Yazar: Drew Heiderscheidt / The Undergraduate Research Journal at the University of Northern Colorado, 2018
Çeviren: Atakan İskender / Muharebe Tarihi, 2020
Okumak üzere olduğunuz makale Drew Heiderscheidt tarafından kaleme alınmıştır ve Emre Kazancı’nın katkılarıyla Atakan İskender tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Makalenin aslı ilk kez The Undergraduate Research Journal at the University of Northern Colorado’nun 7. sayısında yayımlanmıştır. Okuyucunun metni anlamasına katkı sağlamak için çevirmen tarafından yazılan açıklamalara “*” işareti konmuştur ve metnin sonuna eklenmiştir. Tercümeye eklenen fotoğraflar makalenin aslında yoktur, çevirmen tarafından eklenmiştir.
Giriş
Birinci Dünya Savaşı o zamana kadar dünya tarihinin gördüğü en büyük savaştı. Savaş iki taraf arasında yaşandı: Müttefik Kuvvetler (Fransa, İngiltere, ABD ve diğerleri) ve Merkezi Güçler (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve diğerleri). Makineli tüfekler, daha büyük toplar ve kimyasal silahlar gibi yeni savaş teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla o zamana değin dünyanın gördüğü en ölümcül savaş olmuştu. Savaşın her iki tarafında 8 milyondan fazla insan öldü ve bundan milyonlarca fazlası da yaralandı. Ancak, savaşın insan üzerindeki hafife alınmayacak etkilerinin yanı sıra, Birinci Dünya Savaşı, başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın topraklarını ve ormanlarını önemli ölçüde değişime uğrattı. Belçika ve İngiltere’deki orman örtüsü savaş yüzünden önemli ölçüde azaldı ama Fransa büyük ölçüde değişti, savaş öncesindeki muhtelif ekosistemler savaştan sonra tek türlü ekolojik yapılara dönüştü. Bu azalmanın ve dönüşümün nedenleri toplar gibi yeni teknolojiler ve büyük kısmı savaş zamanı gereksinimi olan siperlerin inşasına giden keresteydi.
Avrupa’nın toprakları da Birinci Dünya Savaşı’ndan ağır etkilendi ve bakır (Cu) ve kurşun (Pb) gibi ağır metallerle, ayrıca patlamamış mühimmatlarla önemli ölçüde kirlendi. Toprak kirlenmesi özellikle Fransa’da yaygındı ve bu durum, yaşanılamaz kabul edilen bölgenin kordona alınmasını öngören “Zone Rouge” (Kırmızı Bölge) politikasının hükumet tarafından uygulanmasına yol açtı. Temel olarak toprağın formasyonu ve pedogenezi; bombardıman, kraterleşme ve toprak horizonlarının karışması gibi etmenlerden etkilenmişti. Birinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’nın toprakları ve ormanları üzerindeki etkisi özellikle Batı Cephesi’nin en büyük çarpışmalarının yaşandığı Fransa’da fark edilebilir.
Bu çalışmada Birinci Dünya Savaşı’nın insani etkilerinin çevre üzerindeki sonuçlarını, toprağın ve ormanların nasıl etkilendiğini inceleyerek tartıştım. Özellikle savaş öncesi ve sonrası ormanların bileşimine baktım ve ormansızlaşmaya neden olan etmenleri tetkik ettim ve savaş sırasında toprağı etkileyen iki unsuru inceledim. Birinci olarak, ağır metallere ve kimyasal silahların kullanımına bağlı toprak kirlenmesini ele aldım; ikinci olarak siperlerin inşası, topçu ateşi gibi defansif ve ofansif eylemlerin toprağın bozunumuna olan etkisini etüt ettim. Bu çalışmada bir kaç farklı kaynak kullandım. Öncelikle Birinci Dünya Savaşı sırasında savaşan askerleri, özellikle 1914-1918 arasında aktif olan ormancılık merkezli dergilerden kayıtları, ayrıca bazı kurgu bölümlerini birincil kaynak olarak kullandım. Topçunun çevreye verdiği yıkımı, sonrasında da toprak ve ormanda yarattığı değişimi bağlamsallaştırabilmek adına, gerçekten olmuş gibi aktarılan kurguları dahil ettim. İkincil kaynaklar olarak; çevre tarihi, coğrafya, jeoloji, biyoloji ve ormancılık çalışma alanlarındaki çok sayıda kaynaktan yararlandım. Kullandığım kaynaklara karar verirken Birinci Dünya Savaşı ile doğrudan ilgili olmalarını kriter olarak belirledim; savaştan önceki orman ve toprak örtüsü, savaş sırasında ormanların ve toprağın bozunumu ve savaştan sonra ormanlardaki ve topraktaki değişim hakkında açıklamalar eklemek istedim. Sonuçta bu kaynaklar Birinci Dünya Savaşı’na, özellikle savaşın doğal çevrede yarattığı etkiye dair tarihsel-ekoloji yaklaşımı sentezlemek için kullanıldı. Bu bakış açısı muharebenin, en başta da topçuların, Birinci Dünya Savaşı kadar büyük bir ölçekte genel çevreyi nasıl etkilediğine dair yeni fikirlere ışık tutuyor.
Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Avrupa’daki Ormanlar
Birinci Dünya Savaşı, Avrupa ormanlarını derinden etkiledi. A. D. Gristwood’un The Somme adlı romanında ormanların tahribatına dair yaptığı betimlemede Fransa’yı -ki bu tarif Birinci Dünya Savaşı süresince Avrupa’daki alanların bir çoğu için de geçerlidir- “harap ülke” olarak tarif eder, buralar “ayın yüzeyine” benzer, “cansız, kıraç ve lanetlenmiştir”. Nitekim araştırmacılar saldırıların çok büyük topçu ateşleriyle başladığı Ağustos 1914 – Kasım 1918 arasındaki savaş döneminde Almanya, Fransa ve İngiltere’nin 1.45 milyar mermi ateşlediğini tahmin etmektedir. Sürekli olarak ateşlenen bu miktardaki mühimmat (savaşlar sırasında gökten yağmur gibi sürekli olarak mermi yağıyordu) yalnızca Fransa’daki değil, Belçika’daki ve diğer alanlardaki ormanları da tahrip etti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda görevli olan ormancı P. S. Risdale’e göre Kuzey Fransa’daki ağaçların bir kısmı doğrudan kesilerek ya da savaş sırasındaki bombardımanlarda parçalanarak yok olmuş; bir kısmı ise mermi delikleri ve şarapnel yaraları ile hastalıklara ve böceklere karşı açık hale gelmişlerdir. Gerçekten de Fransa’daki ormanların çoğu mermilerle ya da topçuyla tahrip edildi çünkü savaşların çoğu bu bölgede oldu. Fransız ormancı Louis Marin “ormanlar her yerde askerlerimiz için değerli bir yardımcıydı, onların içinde gizlendiğimiz dönemler en az kayıp verdiğimiz zamanlardı” diye yazmaktadır. Marin’e göre Fransa’da en çok zarar gören ormanların olduğu bölgeler savaş alanına en yakın olanlardı; bu ormanlar isabet aldığında kendini iyileştiremeyecek duruma geliyordu, bundan dolayı ateş yakmak ve yollar inşa etmek için bu ormanlardan yararlanılıyordu.

Savaşta kullanılan silahlardan dolayı ormanlar büyük zarar görse de, Avrupa’daki ormanların çoğu muharebenin etkilerinden değil, aşırı kullanımdan dolayı yok oldu. Bu özellikle Belçika için geçerlidir. Risdale’e göre ülkenin ormanları pratik olarak yok edildi. Elde edilen kerestenin büyük bölümü yolların, kışlaların, siper sistemlerinin, sığınakların inşasına yönelik olarak askeri amaçlarla; bir kısmı ateş yakmak için, ihtiyaç duyulandan fazlası ise Almanya’ya sevk edilerek ev inşaatlarında kullanıldı. Chris Pearson Mobilizng Nature isimli kitabında savaşın ormancılık üretimini nasıl bir askeri çabaya dönüştürdüğünü ve orman yönetimi politikalarının kereste üretimini dengede tutarak uzun vadede ormanları koruduğuna inanmak üzere eğitilen ormancıları ne kadar kaygılandırdığını açıklamaktadır. Gerçekten de siperlerin, yolların, kampların ve diğer askeri gereksinimlerin devasa miktarlarda keresteye ihtiyaç duyması Belçika ve Fransa ormanlarından büyük alanların kesilmesine neden olmuştu. En çok keresteye ihtiyaç duyulan alanlar siper ve yol inşaatlarıydı. Bu noktada yapılan yollara kadife yollar deniyordu çünkü bunların görünüşü kadifeye benziyordu; temelde ağaç kütükleri bulunuyordu, bunun üzeri dallarla ve nihayetinde toprakla kapatılıyordu; bu yöntem binlerce ağacın kesilmesine neden olmuştu. Fransız Ormancılık Servisi’ne göre Birinci Dünya Savaşı sırasında 350,000 hektardan fazla orman yalnızca Fransa’da kesilmişti, bu normal koşullarda altı yılda elde edilebilecek kereste miktarına denk düşmektedir.* Savaş gereksinimleri için ne kadar ağaç kesildiğini bir bağlama oturtmak için Fransa’da çalışan Amerikan ormancılarını dikkate alabiliriz. Savaşın son iki yılında Amerikalı ormancılar 220 milyon board feet** kereste; 3,051,137 standart ölçekte ahşap demiryolu traversi, 1,926,693 adet muhtelif parçalar (dikenli tel ayakları dahil) ve 534,000 yakacak odun üretmişti –bu veriler savaşın son iki yılında dahil olan ABD için geçerliydi-. Bu devasa rakamların büyüklüğünü daha iyi anlamak için savaş öncesinde ABD’nin yıllık kereste üretiminin 65 milyon board feet olduğunu belirtebiliriz.
İster doğrudan savaştan dolayı, isterse savaşın bir dolaylı sonucu olarak olsun Avrupa ormanları Birinci Dünya Savaşı sırasında tahrip edildi. Ormanların tahribatı özellikle Fransa’da şiddetliydi ve bugün bu durum hala kolayca gözlemlenebilir. Batı Cephesi’ndeki savaşların büyük kısmının Fransa’da yaşanmasının, Fransa’yı çevresel bağlamda orantısız olarak etkilediğini teorize edebilirim. Joseph Hupy Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Fransa’nın ormanlarının son derece çeşitli ve kapsayıcı olduğunu gözlemledi; Avrupa Kayını, Avrupa Gürgeni, Avrupa Meşesi ve İngiliz Meşesi bulunuyordu. Ancak savaştan sonra bu ağaçların neredeyse tamamı yok olmuştu. Şimdi ormanlarda yalnızca Avrupa Kayını ile Avusturya Çamı hakim hale gelmişti, bu tür çeşitliliğinde ciddi bir azalma anlamına geliyordu. Aslında Avrupa ormanları yalnızca Birinci Dünya Savaşı’nın doğrudan etkilerinden değil, aynı zamanda siper sistemleri ve yollar için gereken kereste ihtiyacından dolayı da büyük zarar gördü.

Birinci Dünya Savaşı Sonrası Toprak Kirlenmesi ve Bozunumu
Avrupa toprakları da özellikle ağır metallerden ve hardal gazı gibi zehirlerden etkilendi. Ancak kirlilik seviyesinin farklı bölgelere açılan topçu ateşi miktarıyla bağlantılı olduğu açıkça ifade edilmelidir. Ypres bölgesini inceleyen bir çalışmada (1914, 1915 ve 1917 yıllarında üç savaşın yaşandığı alandır) Meirvenne ve meslektaşları toprakta yüksek konsantrasyonlarda bakır ve kurşun buldular. Normalde topraktaki bakır oranı 17 mg kg-1 düzeyindedir; Ypres’te yapılan çalışmada ise örnek verilerinin üçte biri bu düzeyin üzerindeydi ve verilerin yüzde 1.2’si 200 mg kg-1 değerini aşmıştı. Bununla birlikte kirlenme oranı lokasyona bağlıdır, bazı bölgelerde (bunu topçuyla en çok vurulan bölgeler olarak ifade edebilirim) topraktaki kurşun ve bakır varlığı önemli ölçüde yüksektir. Meirvenne’nin grubunun araştırmasına göre savaş bölgelerindeki toprakta 10 ila 60 mg kg-1 arasında bakır bulunan örnek sayısı daha fazlayken, savaş alanı dışında yüksek oranda bakır içeren örnek sayısı daha azdır.
Meerschmann ve diğerleri, Belçika’daki toprak kirliliği üzerine yaptıkları araştırma sırasında benzer sonuçlara varmışlardır. Coğrafi olarak değişmekle birlikte, bir çok alanda, özellikle de geride kalan mühimmatın gömüldüğü mıntıkalarda çok yüksek miktarda toprak kirlenmesi tespit edilmiştir. Böylece, “ağır metallerin çevresel etkisinin bölgesel ölçekte ihmal edilebilir düzeyde olduğu” sonucuna varmışlardır. Aynı durum Slovenya Cephesi boyunca da görülmektedir; P. Souvent ve S. Pirc yaklaşık 1100 km2 tarımsal ve ormanlık alanın, askeri yapıların inşası ve topçu ateşiyle fiziksel olarak zarar gördüğünü ve kimyasal olarak kirlendiğini ve bu alanlardaki bakır, kurşun, cıva, antimon ve çinko seviyelerinin yüksek olduğunu bulmuştur. Bütün bu çalışmalar, bazı bölgelerde topraktaki bakır ve kurşun kirliliğinin anormal biçimde yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bazı bölgelerde de bu değerler düşüktür. Bu durum lokasyonun önemini göstermektedir, Ypres gibi ağır topçu bombardımanı geçirmiş bölgelerde kirlilik düzeyi diğer bölgelerden yüksektir.
Ancak toprak kirliliğinin en şiddetli olduğu yer Fransa’ydı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Fransız hükumeti, Kuzey Fransa’daki Lille’den Nancy’nin Güneybatısına kadar uzanan bir alanı, toprak kirliliği ve patlamamış mühimmatlar sebebiyle yaşanılamaz bölge olarak tanımladı ve “Zone Rouge” ilan etti. Birinci Dünya Savaşı Avrupa topraklarını ağır metallerle ve bazı durumlarda kimyasal savaşta kullanılan zehirlerle kirletti ama zararın boyutu lokasyona bağlıdır, bütün bir bölgede dahi zararın boyutu önemli ölçüde değişmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki toprak kirlenmesinin önemli bir kaynağı daha vardır: kimyasal silahların kullanımı. Savaş sırasında ateşlenen topçu mermilerinin yüzde 5’i kimyasal silah olarak tanımlanabilecek içerikler ihtiva ediyordu ve genellikle hardal gazı içeriyorlardı. Bu silahların üretiminde kullanılan kimyasallar hala çevrede bulunmaktadır. Meirvenne ve meslektaşları yaptıkları çalışmada savaş alanlarında ve özellikle mühimmatların gömüldüğü sahalarda arsenik miktarında artış olduğunu bulmuşlardır. Bu durum bölgede yaşamaya devam eden insanları etkilemektedir ve aynı çalışmada hardal gazı ile kirlenen toprakların onlarca yıl boyunca akut ve kronik olarak insan sağlığını tehdit ettiğini, aynı zamanda yeraltı sularını etkilediği belirtilmiştir.
Toprak kirlenmesinin dışında Birinci Dünya Savaşı siperlerin inşası ve topçu ateşi gibi defansif/ofansif aksiyonlar sonucunda Avrupa topraklarını etkilemiş ve toprak horizonlarının bozulmasına neden olmuştur. Giacomo Certini ve meslektaşlarına göre insanın toprak bozunumu üzerindeki etkisi defansif amaçlarla Batı Cephesi’ndeki geniş siper sistemlerinin inşasının bir yansımasıydı. Toprağın yer değiştirmesi sonucunda, toprak horizonları bozuldu ve karıştı, toprak pedgonezini (toprak formasyonunu ve oluşumunu) kesintiye uğrattı.
Toprak topçu ateşi yüzünden de bozulmaya uğradı. Joseph Hupy Introducing Bombturbation isimli makalesinde “Bombturbation” kavramını toprağın muharebe ve muharebeyle ilgili diğer etmenlerle nasıl kraterleştiğini ve karmakarışık bir hal aldığını tarif etmek için kullandı. Bombturbation özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında yaygındı çünkü kullanılan mermiler temas halinde infilak ediyordu, daha sonraki savaşlarda, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda, kullanılan mermiler yüzeyin üzerinde infilak ediyordu. Toprağa temas ederek infilak eden mermiler toprakta çok daha fazla bozulmaya neden oluyordu. 70 milimetrelik mermiler ateşleyerek bir metreden daha küçük kraterden oluşturanlardan, devasa 420 milimetrelik mermiler ateşleyen ve 10 metre genişliğinde, 5 metre derinliğinde krater oluşturanlara kadar farklı kalibrelerde bir çok top kullanılmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’daki, özellikle de araştırmacıların Şubat-Ağustos 1916 arasında Almanya ve Fransa tarafından 60 milyon top mermisi ateşlendiğini tahmin ettiği Verdun gibi bölgelerdeki toprak bozunumu devasa ölçekteydi. Hupy ve meslektaşları Avrupa’daki peyzaj bozulumunun her iki siper hattında da ortalama olarak en az 20 kilometrelik alanı kapsadığını keşfetti ancak bir çok bölge bundan dahi daha fazla zarar görmüştü. Birinci Dünya Savaşı sırasında topçu ateşiyle en az 20 milyon krater oluştuğunu buldular ancak diğer tahminler bu sayının 50 milyona ulaştığı yönündedir. Topçu ateşinin yol açtığı toprak bozulumuna dair bir bakış açısı oluşturmak için Verdun’daki, 304 numaralı tepe ele alınabilir. Savaşın başında 304 numaralı tepenin deniz seviyesinden yükseliği 434 metreydi. Savaştan sonra bu yüksekliğin 4 metre azalarak 430 metreye düşmüş olduğu görüldü.

Top mermilerinin vuruşu ve sonraki etkilerinin çevre üzerindeki tesiri de açıklanmalıdır. Top mermilerinin patlamasının yarattığı şok dalgaları toprağın yapısını bozmuştur. Patlayan mermi bir şok dalgası yayar ve toprağı ve taşı hareket ettirir, neredeyse tam bir daire oluşturarak kraterin içindeki toprağın çoğunu etrafa yayar. Bu durum toprağın kompozisyonunu ve özellikle alandaki toprağın pedogenizi değiştirdi. Hupy’e göre:
“Kraterleşerek bozulmuş alanların içindeki ve çevresindeki toprak pedogenezleri, savaş alanlarının bozulmamış bölümlerindeki benzer muadillerinden çok daha farklı bir toprak gelişim evrimi sürecine girmişlerdir, bu savaşın kelebek etkisidir. Savaş öncesinde topraklar üzerinde hakim olan talaş serme, nemlendirme, süzme, ayıklama ve ayrıştırma süreçleri krater mikrotopoğrafyasından etkilenerek yoğunluk ve patern olarak değişime uğradı.”
Böylece, Birinci Dünya Savaşı’nın doğrudan sonucu olarak Avrupa’nın bir çok bölümünde toprak kompozisyonu değişti. Bugün dahi bu toprak bozunumu Avrupa’da, özellikle Fransa’da net bir şekilde görülebilir.
Top mermilerinin diğer bir yan etkisi yerel bölgelerdeki su tabakalarını tahrip etmesiydi: bazı durumlarda su sızdırmayan tabanlarda ve toprak katmanlarında kraterler yüzünden gedikler açıldı, bu bitki örtüsünün sığ su kaynağından mahrum kalmasına neden oldu. Ayrıca bu suyun toprak boyunca akış yönünü de değiştirdi ve sıklıkla kraterlerlerde birikmesine sebebiyet verdi. Hupy’e göre böylesi bir süreç, içindeki organik maddenin nemlenmesini hızlandıran mikro ve makrofaunaya uygun ortam sağlar. Kraterlerin tabanlarında kalan temel kaya bölümlerinin beklenenden hızlı hava alması muhtemelen kraterlere doğru hareket eden su miktarının artmasından kaynaklanmaktadır. Elbette bu toprağa sızan su miktarını artırmıştır. Bununla birlikte, bu durum normalde tamamen hava almayan, bitki yetiştirmeye uygun solum*** katmanları olan O (toprağın çoğu organik maddeden oluşan katmanları) ve A (humus) horizonlarının asitlenmesine neden olmuştur. Sonuç olarak, Birinci Dünya Savaşı’nın bir sonucu olarak topraklar kirlenmiştir ve bozulmuştur hatta toprak kompozisyonu dahi bundan etkilenmiştir.

Sonuç
Birinci Dünya Savaşı 1914 yılına kadar dünyanın görmüş olduğu en büyük savaştı. Muazzam ölüm sayıları ve benzeri görülmemiş miktarda yıkımla, çoğu insan Birinci Dünya Savaşı’nı sadece “Büyük Savaş” olarak anmaktadır. Ancak, görünüşe göre savaşın çevre üzerindeki etkisine çok az ilgi gösterilmişti. Kasıtlı olsun ya da olmasın, çevresel yıkım savaşın bir yan ürünüydü. Avrupa’daki ormanlar, özellikle Fransa’dakiler, topçu ateşi ve yol ve siper sistemlerinin inşası sebebiyle harap oldu. Araziler özünde ıssız, çorak alanlar haline geldi. Toprak da savaştan etkilendi, birçok bölge bugün dahi hala etkisi süren ağır metaller ve kimyasallardan kaynaklanan kirlilikle yüz yüzedir. Bombturbation ve kraterleşme, toprak horizonlarının ve su katmanlarının değişmesine neden olarak bozulmaya neden oldu. Savaşın çevresel etkileri monokültür ormanlarında ve Birinci Dünya Savaşı’nın savaş alanlarında yer alan sayısız kraterlerde bugün hala gözlemlenebilir.
Çevirmenin Notları:
* 350,000 hektar 3500 kilometrekare etmektedir. Kesilen orman miktarına dair fikir vermesi açısından Kocaeli ilinin yüzölçümünün 3,397 kilometrekare olduğunu belirtebiliriz.
** ABD ve Kanada’da kereste hacmi ölçü birimi; 2.35973722 litreye karşılık gelmektedir.
*** Toprak bilimindeki solum (çoğul, sola), aynı toprak oluşum koşullarına maruz kalmış yüzey ve toprak altı katmanlarına verilen isimdir.
Kaynaklar
- Brantz, Dorothee. “Environments of Death: Trench Warfare on the Western Front, 1914-1918.”
- In War and the Environment: Military Destruction in the Modern Age, edited by Charles
- E. Closmann, 68-91. College Station, TX: Texas A&M University Press, 2009.
- Certini, Giacomo, Riccardo Scalenghe, and William I. Woods. “The impact of warfare on thesoil environment.” Earth-Science Reviews 127 (2013): 1-15.
- Forest Service, U.S. Department of Agriculture. “Status of the interior Columbia Basin: summary of scientific findings.” General Technical Report (GTR), 1996.
- Gristwood, A.D. “The Wasteland.” In The Vintage Book of War Fiction, edited by Sebastian
- Faulks and Jorg Hensgen, 38-48. New York: Vintage Books, 2002.
- Hupy, Joseph P. and Randall J. Schaetzl. “Introducing ‘bombturbation,’ A Singular Type ofDisturbance and Mixing.” Soil Science 171, no. 11 (November 2006): 823-836.
- Hupy, Joseph P. and Randall J. Schaetzl. “Soil development on the WWI battlefield of Verdun, France.” Geoderma 145 (2008): 37-49.
- Hupy, Joseph P. and Thomas Koehler. “Modern warfare as a significant form of zoogeomorphic disturbance upon the landscape.” Geomorphology 157-158 (2012): 169-182.
- Keegan, John. The First World War. New York: Vintage Books, 1998.
- Meerschmann, Eef, Liesbet Cockx, Mohammad Monirul Islam, Fun Meeuws, Mare VanMeirvenne. “Geostatistical Assessment of the Impact of World War I on the SpatialOccurrence of Soil Heavy Metals.” AMBIO 40 (2011): 417-424.
- Meirvenne, M. Van, T. Meklit, S. Verstraete, M. De Boever, and F. Tack. “Could shelling in the First World War have increased copper concentrations in the soil around Ypres?” European Journal of Soil Science 59 (April 2008): 372-379.
- Pearson, Chris. Mobilizing Nature: The Environmental History of War and Militarization inModern France. New York: Manchester University Press, 2012.
- Risdale, P.S. “Shot, Shell and Soldiers Devastate Forests.” American Forestry 22 (1916): 333-340.
- Souvent, P. and S. Pirc. “Pollution caused by metallic fragments introduced into soils because ofWorld War I activities.” Environmental Geology 40, no. 3 (January 2001): 317-323.
