Cerberus Operasyonu

Fransa’da Barınamayan Bir Donanma

Almanya, Temmuz 1940’ta Fransa’nın da düşmesiyle birlikte, İngiltere’ye giden ticaret gemilerinin yolunu kesmek için Norveç’ten sonra ikinci bir limana sahip olmuştu. 30 Kasım 1940 günü Almanya’dan yola çıkan ağır kruvazör Admiral Hipper, başarısız sayılabilecek bir operasyonu tamamlayıp, 27 Aralık günü Fransa, Brest’e demirledi. Ertesi gün Almanya, savaşa gemileri Scharnhorst ve Gneisenau’yu, nihai hedefleri Brest olacak şekilde operasyona çıkardı. Ne var ki fırtına harekâtın 22 Ocak gününe ertelenmesine neden oldu. Planlanan harekâta göre; ağır kruvazör Admiral Hipper ve iki savaş gemisi Atlantik’te buluşup daha kapsamlı bir operasyon düzenleyecekti. Ancak bu gecikmeden dolayı Admiral Hipper, 1 Şubat günü yalnız başına çıktığı 15 günlük operasyonda SLS 64 konvoyuna denk gelip 14 gemiyi batırdıktan sonra yaşadığı yakıt sıkıntısı sebebiyle Brest’e geri döndü. Kraliyet Hava Kuvvetleri, düzenli olarak Fransa limanlarına hava saldırıları düzenlemeye başlamıştı. 10 Ocak’tan beri süren saldırılardan Admiral Hipper de nasibini almıştı. Kriegsmarine, geminin tehlike altında olduğuna ve onarımının tamamlanıp Almanya’ya dönmesine karar verdi. 15 Mart günü demir alan gemi, bir daha dönmemek üzere Brest’e veda etti. Almanya’ya dönüş yolu için uzun rota olan Danimarka Boğazı’nı sekiz gün sonunda geçti. 28 Mart günü Kiel’e ulaştığında, yolculuğu boyunca ne bir hava keşfine takıldı, ne de Fransa’dan ayrıldığı anlaşıldı.

22 Mart sabahı daha güneş yeni yeni kendini gösterirken, ufukta iki büyük gemi belirdi. Bunlar 22 Ocak günü Almanya’dan yola çıkan ve 60 gün süren Berlin Operasyonu’nu başarıyla tamamlayan 32.000 tonluk kardeş gemiler Gneisenau ve Scharnhorst idi. Fransa’nın işgal edilmesi üzerinden dokuz ay geçmiş, Alman Deniz Üssü Wilhelmshaven’deki tersane işçileri de Brest’e gelmişler ve tersanelerde çalışmaya başlamışlardı. 2 aylık görevde Scharnhorst’un kazanlarında ciddi sıkıntılar olduğunu göstermişti. Geminin kaptanı Albay Kurt Hoffmann, onarım için 10 haftaya ihtiyaç duyulduğunu Großadmiral Erich Raeder’e bildirmişti. Gneisenau’nun ise daha küçük onarımlara ihtiyacı vardı. O dönem Brest yoğun bir şekilde RAF bombardımanına maruz kalıyordu. Buna rağmen her iki geminin de ihtiyaç duyduğu onarımlara hızlıca başlandı. Onarımlarda hiçbir Fransız işçisi çalıştırılmadı. Çünkü Fransız işçiler hem işgalcilerin işlerini yavaşlatıyorlar hem de İngiliz ajanları ile işbirliği içindeydiler.

RAF’ın hava gözlemleri meyvesini verdi ve 28 Mart’ta her iki gemi de tespit edildi. 30 Mart akşamına kadar hemen hemen her gün yağmur yağmış ve yanlış bir şekilde hava saldırısı alarmları verilmişti. O gece siren seslerinin ardından, bombaların patlama sesleri duyuldu. Uçaksavarlar gemilere yapılan saldırıyı bertaraf etmeye çalışırken, karaya düşen bombalar birçok donanma personelinin ölümüne sebep oldu. Ertesi gün yapılan incelemelerde, saldırılarda 500 lb zırh delici bombaların kullanıldığı anlaşıldı. Durum belliydi; gemilerin Brest’te olduğu biliniyordu ve RAF durmayacaktı. 4 Nisan bombardımanı sonrası, Gneisenau’nun olduğu kuru havuzda patlamamış bir bomba bulundu. Bunun üzerine gemi kuru havuzdan çıkartıldı. Scharnhorst hasar almamıştı ama rıhtıma isabet eden bombalar onarımını uzatacaktı. 6 Nisan günü Gneisenau’ya yapılan torpil saldırısı, geminin neredeyse batmasına neden oluyordu. Yeniden kuru havuza alınan geminin durumu çok kötüydü. 6 aydan daha fazla onarıma ihtiyacı vardı. Yani Scharnhorst’dan iki kat daha fazla süre kullanılamayacaktı. 10 Nisan gecesi Gneisenau yine isabet aldı. Güvertesi yanıyor, B tareti sıkışmış, üst zırh delinmişti. 50 kişinin öldüğü gemide can pazarı yaşanıyordu. Scharnhorst’un kaptanı Albay Hoffmann, yardım için gemisini seferber etti. Hemen Gneisenau’nun yangınlarını söndürmek için mürettebatını yönlendirdi. Geminin mühimmat ambarına ulaşmadan yangın söndürüldü.

Her gemi sadece 10 tabut yapabiliyordu. Bu da Fransız marangozlara tabut siparişi verilmesi, yani gizlemeye çalıştıkları ölüm sayılarının açığa çıkması anlamına geliyordu. Gemilerdeki kayıp sayısı Brest’te hızlıca yayılmaya başladı. Gece baskınından sonra gemilerde sadece uçaksavar ekibinin kalması emredildi. Diğerleri karaya çıkarıldı. Ayrıca liman çevresindeki uçaksavar etkinliğinin artırılmasına karar verildi. Savaş gemileri birbirine yanaştırıldı. Liman kapıları kapatıldı, gemilerin çevresi torpil koruma ağları ile çevrelendi. Gemi direklerinden rıhtıma ağlar çekilerek, ağaç dalları ve boya ile kamufle edildi. Liman çevresine, rıhtımı birkaç dakika içerisinde yoğun sise boğacak güçte sis jeneratörleri yerleştirildi. Uçaksavarlar ve avcı uçakları gün boyu koruma sağlayabilirdi. Ancak gece farklı bir olaydı. Hemen hemen her gece RAF bombardımanı gerçekleşiyor, hem gemilerde hem karada personel kayıpları yaşanıyordu. O geceye kadar İngiliz uçaklarından Brest’e 842 ton bomba bırakıldı.

24 Mayıs günü Brest’e sevindirici bir haber ulaştı. Atlantik’e açılan savaş gemisi Bismarck, İngiliz savaş kruvazörü HMS Hood’u batırmış, savaş gemisi HMS Prince of Wales ise yaralanmıştı. Bundan sadece üç gün sonra ise Alman denizciler BBC haberlerini dinliyorlardı: “Saat 10.37’de, Alman savaş gemisi Bismarck batırıldı”. Haber hemen yayıldı. Üstelik Prinz Eugen’den haber alınamıyordu. Batmış mıydı, yoksa peşindeki İngiliz gemilerinden korunmak için telsiz sessizliğine mi uyuyordu? Takip eden beş gün boyunca gemiden hiçbir haber alınamadı. Ertesi gün ise gemilerin mürettebatı arasında bir sevinç dalgası yükseldi. Prinz Eugen, liman girişinde duruyordu. Fakat getirdiği haberler iç karartıcıydı. Bundan sonra da durum pekiyi olmayacaktı. Alınan önlemlere rağmen RAF bombardımanı gece gündüz devam ediyordu. BBC 9 haberleri, neredeyse her gün Brest’i bombalayan uçaklardan bahsediyordu. Bismarck’ın kaybı üzerine Adolf Hitler, artık yüzey gemilerin daha dikkatli faaliyet göstermesi konusunda uyardı. Bu yüzey filosunun hareket özgürlüğünü ciddi bir şekilde kısıtlıyordu.

Yaz aylarından itibaren RAF, ağır bombardıman uçaklarını küçük gruplar halinde Brest’e yollamaya başladı. 1 Temmuz gecesi yapılan saldırıda Prinz Eugen ağır hasar aldı. 21 Temmuz’da Scharnhorst, La Pallice’ye kaydırıldı. 23 ve 24 Temmuz’da yapılan saldırılarda RAF ağır kayıplar yaşadı. Yine de isabetler kaydedildi. Scharnhorst, Brest’e geri çağrıldı.

28 Mart’tan, Temmuz sonuna kadar RAF tarafından 1.875 sortide; 1.993 ton bomba, 1.723 sortide 205 mayınlama ve Kıyı Koruma tarafından 159 seferde 275 mayınlama gerçekleştirildi. Sonraki 2 ay boyunca küçük ama sık sık saldırılar sürdü. Ardından 3-4 Eylül gecesi 56 bombardıman uçağı, 13-14 Eylül gecesi 120 bombardıman uçağıyla büyük saldırı düzenlendi. Daha sonra yeniden küçük ama sık saldırılara başlandı. Temmuz ayından aralık ayına kadar 1.000 sorti düzenlendi. Aybaşından itibaren Brest grubu yeniden öncelikli hedef haline geldi. 11 Aralık’tan başlamak üzere; her gece bombalama ve mayınlama yapıldı. Prinz Eugen’in, 16 Aralık günü kuru havuzda olduğunun anlaşılması üzerine şiddetli bir saldırı planı hazırlandı. 17 Aralık gecesi 101 uçak ve 18 Aralık öğleden sonra 41 uçakla saldırı gerçekleşti. Gneisenau hafif hasar gördü, ambar kapıları parçalandı. Scharnhorst karaya oturdu. Ağır saldırılar bir ay boyunca sürdü. 30 Aralık’ta ise yine gündüz baskını yapıldı. Ağustos-Aralık döneminde 1.194 ton zırh delici, 10 ton yangın bombası atıldı. Rıhtımlara ve kasabaya çok ciddi hasar verildi. Gneisenau, 6 Ocak akşamı yeniden vuruldu. 10 Aralık-20 Ocak arasında yapılan hava akınlarının %37’si, Brest’e düzenlendi. Yüzey gemileri Atlantik’te operasyon yapmak bir yana, limanlardan burunlarını çıkaramıyorlardı. Artık, uzun zamandan beri düşünülen, Atlantik’i kurt sürülerine bırakma planları işlemeye başlanmıştı. Kuzey’de ciddi tehdit vardı ve gemilere orada ihtiyaç duyuluyordu.

Harekâtın Planlanması

İngilizler, Brest’e düzenlenen saldırılardan bunalan Almanların, Kanal güzergâhını kullanarak anayurtlarına dönme ihtimalîni değerlendirmeye başladı. Amirallik ve Hava Bakanlığı plancıları arasında bir dizi görüşmeler gerçekleştirildi. Sonuç olarak Kıyı Komutanlığı’na; Brest açıklarında ve Kanal hattı boyunca, üç ayrı hat üzerinde radar ve keşif devriyesi kurma emri verildi. Bu hatlar: Brets-Ushant arası “Stopper”, Ushant-Britanya arası “Line SE”, Le Havre-Boulogne arası “Habo” kodlarıyla tanımlandı. Ayrıca RAF’a bağlı Avcı Filo Komutanlığı da “Jim Crow” koduyla Kanal boyunca gün ışığında tarama faaliyeti yapacaktı. 29 Nisan 1941’de Hava Bakanlığı, RAF’ın üç komutanlığına (Avcı, Bombardıman, Kıyı) gönderdiği mektupta: “Scharnhorst ve Gneisenau, 30 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında Kanal güzergâhından en yakın Alman limanlarına ulaşmayı deneyebilir. Dover Boğazı’nın karanlıkta geçileceği tahmin edilmektedir. Boğazdan gündüz geçmek olası görülmemektedir. Ancak buna teşebbüse edilirse, Dover Boğazı’nı geçmeye çalışan düşman gemileri, hem yüzey gemilerimize hem de uçaklarımıza bulunmaz bir fırsat verecektir” ifadelerini kullandı.

Bu aşamaya kadar RAF taktiksel değerlendirmelerinde Almanların çok önündeydi. 30 Mayıs 1941’de Paris’te bulunan Alman Filo Komutanlığı, Großadmiral Erich Raeder’e, acil durumda değerlendirilebilecek bir öneride bulundu. “İngiliz Kanalı üzerinden, ağır yüzey gemilerinin Almanya’ya geri dönmesi planlanmalıdır. Rota, İzlanda geçidinden daha kısadır. Hem hava, hem de deniz üzerinde iyi bir koruma sağlanabilir. Düşman radarı aktif olmayabilir. Son istihbaratta, Kanal hattında üstün düşman faaliyeti gözlemlenmedi. Ayrıca herhangi bir arıza durumunda gemilerin gidebileceği limanlar çok daha yakındır.” Raeder ise bu öneriye şiddetle karşı çıktı. Düşman tehditlerini üç ana başlık altında topladı:

  • Kanal hattındaki dar bölgelerde seyrüsefer zorluğu baş gösterecektir.
  • Geçiş, İngiliz kıyılarından tespit edilebilir yakınlıkta olacaktır.
  • Mayın, torpil botu, torpil saldırı uçağı ve pike bombardıman uçağı tehdidi en üst düzeyde olacaktır. Bu nedenlerle Donanma, Kanal üzerinden fark edilmeden yapılacak güvenli geçişi olanaksız görüyor.

Erich Raeder, Almanya’nın yetiştirdiği en yetenekli deniz subaylarından biriydi. O, gemilerine anne ördeğin yavrularına baktığı gibi bakardı. Donanma Komutanı olduğu 14 yıl boyunca hiç kimse donanmayı onun kadar korumadı. Raeder, ittihatlı davranmakta haklıydı. İngilizler’in 15 savaş gemisine karşı, cep zırhlıları dâhil olmak üzere sadece 5 savaş gemisi ve 2 ağır kruvazörü vardı. Yapım aşamasındaki Graf Zeppelin ve Weser harici uçak gemisi yoktu. Buna karşılık İngilizler’in operasyonel durumda 6 uçak gemisi vardı. Führer, Amiral Raeder’e güveniyordu ancak yüzey gemilerine ve yönetimine olan güveni her geçen gün azalıyordu.

Haziran 1941’de Sovyetler’e de cephe açılmıştı. Üstelik bu ayın başından beri İngiliz komandoları, Lofoten’den başlayarak Norveç kıyılarına küçük baskınlar düzenlemişti. Hitler, Norveç’i Batı Duvarının zayıf halkası olarak görüyordu. Her durumda ikinci bir cephe açmak isteyen İngilizler için Norveç ilk hedefti. Böylece Norveç daha stratejik bir konuma gelmişti. İngiliz konvoylarının Rus kıyılarına tank, silah ve uçak taşıdığı haberi Hitler’e kadar ulaşmıştı. Brest’teki durum ise o dönem daha da kötüye gidiyordu. 1 Temmuz bombardımanıyla Prinz Eugen ağır hasar almıştı. La Pallice’ye kaydırılan Scharnhorst ise sığ sularda denizaltı tehdidini düşürüp kazanlarını test ediyordu. Muhteşem bir performans gösteren gemi zorluk çekmeden 30 Knot ve üstü hızlara ulaşmıştı. 1941 sonbaharı Almanya için duraklamanın başlangıcı oldu. Blitzkrieg doktrini, Sovyetlerin vahşi kış şartlarının başlangıcında adeta çamura saplanmıştı. Doğu seferiyle ilgilenen Hitler, o sıralar Kriegsmarine ile uğraşmıyordu. Bu serbestlikten faydalanan Amiral Raeder, savaş gemilerini tekrar Atlantik’te boy göstermek için hazırlamak istiyordu. Ancak 17 Eylül günü yapılacak konferans için, Führer tarafından Wolfsschanze’ye davet edildi.

Amiral Raeder’in Atlantik planını duymak dahi istemiyordu. Sözünü keserek amirale şöyle dedi: “Atlantik, denizaltılara bırakılabilir. Savaş gemileriniz ve diğer büyük yüzey gemileriniz Norveç’te konuşlu olmalıdır. Norveç’i istilaya karşı korumada oldukça faydalı olabilirler. En azından orada, Brest’te olduklarından daha güvende olacaklardır.” Norveç, Hitle’e göre kader bölgesiydi. Görüşmede Raeder’e karşı tutumu sertleşiyordu: “Gemileriniz hiçbir işe yaramıyor. Büyük toplar kıyıda daha kullanışlı ve daha az savunmaya ihtiyaç duyacaklardır. Bu çelik yığınlarını görevden alıp onları Norveç kıyılarında savunma amaçlı kullanmak gibi planlarım var.” Kasım ayında ikinci konferans düzenlendi. Bu sefer Norveç kıyılarının detaylı bir haritası ve iki savaş gemisiyle Prinz Eugen’in görev yapabileceği alanlar belirlenmişti. Raeder’e karşı tahammülü kalmamıştı. Alman Donanması’nın amacı neydi? Brest’te bekleyip bombalanmak mı? Amirale bakmadan sert bir tonda sordu: “Donanmanın nasıl bir çözümü var?” Erich Raeder, Batı Saha Grup Komutanlığı’na bir plan hazırlatmıştı. Plana göre iki savaş gemisi onarıma devam ederken, Prinz Eugen tek başına İngiliz Kanalı’nı geçebilirdi. Hitler, ilgisiz görünmeye devam etti. Ani bir hareketle ellerini masaya dayadı, odanın tavanına bakarak: “Neden sadece Prinz Eugen? Neden tüm gemiler değil?” dedi. Amiral Raeder bu tutum karşısında şaşırmıştı. En azından bu planının ciddiye alınacağını umuyordu. “Yalnız bir kruvazörün Kanal’dan geçmesi, tüm filonun geçmesinden daha kolaydır, Führer’im” dedi. Ne var ki, Hitler kararlıydı: “Savaşın sonucu Norveç’te bağlanacak. Eğer İngilizler aptal değilse oraya saldıracaktır.”

Görüşme sonrası Amiral Raeder derhal Berlin’e uçtu. Batı Saha Grup Komutanı Amiral Saalwächter ile yaptığı görüşmede, iki savaş gemisinin aralık ayından önce hazır olamayacağı bilgisini aldı. Aldığı cevaptan memnun kalmadı ama aralık ayına kadar Hitler bu saplantılı fikrinden vazgeçebilirdi. Odaklanması gereken asıl konu Sovyet seferiydi. İlk başta Raeder, ekibiyle tartışması gerektiğini söyleyerek zaman kazanmaya çalıştı. Durumu, Berlin’deki Genelkurmay Başkanı Amiral Fricke’ye ve denizde savaşı yöneten Harekât Dairesi başkanı Amiral Wagner’e şöyle açıkladı: “Hitler, gemileri ülke sularına geri istiyor, çünkü Norveç’e bir İngiliz işgal girişimi olabileceğini düşünüyor”. Komutanlar planın temel yönlerini incelerken ilk itirazları mürettebat eğitiminin durumu oldu. Mürettebat ne kadar iyi eğitilirse, böyle cüretkâr bir operasyonu gerçekleştirme şansı o kadar artar. Kaptan Hoffmann ve komuta ekibinin suçu olmasa da, mürettebatın eğitimi ve morali olması gerekenin çok altındaydı. Brest’e bağlı oldukları gibi, daima RAF’ın tehditkâr gölgesi altında, sadece sınırlı egzersiz ve tatbikatlar yapabiliyorlardı. Ancak planın önündeki en büyük engel, en katı gizlilik ihtiyacı olacaktı. Brest’teki en kıdemli subaylar dışında, hiç kimsenin ne olacağını bilmesine izin verilemezdi. Wagner, Hitler’in planına sıcak bakmaya başlamıştı. Brest’te sonsuza kadar kalınamazdı. Önlerinde fazlaca seçenek yoktu. Ya İngiliz bombalarını sesleri, ya da Führer’in sözleri: “Savaş gemileriniz bu zamana kadar Atlantik’te ne iş yaptı? Orasını denizaltılara bırakabiliriz. Benden tatbikat ve eğitim için fırsat istemeyin. Sizi limanda batırmaya çalışanlar pekâlâ açık denizde de yakalayabilir. Norveç Cephesi’nde işime yarayacak tüm gemileri derhal Almanya’ya getireceksiniz. Aksi takdirde silahlarını söküp kıyı savunması için kullanırım. Seçiminizi yapın beyler”.

Kanal harici tek rota, İzlanda yönünden İngiltere’nin kuzeyinden geçiyordu. Ancak Scapa Flow’da bulunan İngiliz filosu harekete geçip önlerini kesebilirdi. İstihbarat raporları ise, Kanal’ın daha az tehdit içerdiğini ortaya koyuyordu. Wagner, Hitler’e rağmen Kanal geçişini ret edemeyeceklerinin farkındaydı. Eğer gemiler kaybedilirse, Kriegsmarine yüzey filosu bitmiş olacaktı. Amiral Raeder de yumuşamaya ve gerçekleri kabullenmeye başladı. 29 Aralık günü oldukça sert tartışmalar yaşandı. Hitler tabiri caizse Donanma Komutanını çocuk gibi azarlıyordu. Mürettebatın eğitimsizliğine dikkat çekme istese de Führer, bu “sallama” eğitimlerin yüzey gemileri gibi faydasız olduğunu iddia etti. Raeder’e diyecek pek fazla bir şey kalmamıştı. Berlin’e dönerek tüm sorumluluğu Batı Saha Grup Komutanlığı’na verdi. Operasyonda lider gemi Scharnhorst ve filonun başında Koramiral Otto Ciliax olacaktı. Ancak, harekât yönetimi Batı Saha Grup Komutanlığı’nın direktifleriyle yapılacaktı. Amiral Ciliax donanma içerisindeki sert tutumu sebebiyle sevilmeyen bir subaydı. Yol kısa ancak tehlikeliydi.

Unternehmen Donnerkeil

30 Aralık 1941 akşamı Scharnhorst’un kurmay başkanı Binbaşı Hans-Jürgen Rudolf Reinicke, Batı Saha Grup Komutanlığı’na acil koduyla çağrıldığı bir mesaj aldı. Mesaja göre 1 Ocak günü Paris’te olması gerektiğini ve aynı zamanda Brest Grup Komutanı Amiral Ciliax’ın da Paris’e çağrıldığını öğrendi. Bu sıradan bir çağrı değildi. Paris’e giden son tren için geç kalmıştı. Ertesi gün Brest’ten ayrıldı. Paris Garı’nda Amiral Ciliax ile karşılaştı. Ciliax’ın yüzü, her zamankinden daha karamsardı. “Neler oluyor Reinicke, bütün bunlar neyle ilgili?” diye homurdandı. Ancak Scharnhorst’un kurmay başkanı olan bitenden habersizdi. Her ikisi de çaresiz ertesi günkü randevuyu beklemek zorundaydılar. Yapabilecek en güzel şey, yılbaşı gecesi Paris’in tadını çıkarmaktı. Ertesi gün Batı Saha Grup Komutanı Amiral Alfred Saalwächter ve yeni atanan Harekât İdare Komutanı Amiral Schniewind ile birlikte toplandılar. Amiral lafı uzatmadan doğrudan konuya girdi “Beyler, Führer üç geminin Brest’ten ayrılıp Almanya’ya dönmelerini ve oradan da Norveç’e intikal etmelerini istiyor.” Amiral Ciliax’a bakarak: “Bu konuda hepimizin kaygıları var. Führer’i caydırabilmek için sağlam gerekçeler bulmamız lazım. Hitler yakında bir konferans toplayacak. İşin olmazlarını kendisine bizzat ileteceksiniz” dedi.

6 Ocak akşamı Gneisenau bombardımandan ağır hasar aldı. Hitler, duyduğu her saldırı sonrası iyice sinirleniyordu. 12 Ocak günü Hitler, Wolfsschanze’de yüksek rütbeli subaylarını topladı. Wehrmacht Başkomutanı Wilhelm Keitel, Luftwaffe Genel Kurmay Başkanı Hans Jeschonnek, Askeri Operasyonlar Sorumlusu Alfred Jodl, Jagdflieger Komutanı Adolf Galland, Kriegsmarine Komutanı Erich Raeder ve Brest Grubu Komutanı Otto Ciliax hazır bulunuyordu. Ciliax, Paris’te görüştüğü Amiral Saalwächter’den aldığı talimatla, operasyondan vazgeçilmesi için geçerli bahaneleri sıraladı. Görüşme sırasında Hitler, sürekli olarak komutanlara karşı sesini yükseltiyordu: “Donanmamız ölümü bekleyen kanser hastası gibi. Bütün tehlikesine rağmen bu operasyon donanma için bir umut olacaktır. Halen hastanın hayatını kurtarabilirsiniz. Gemilerin dönmesi için böyle bir operasyon denenmeli. Gemiler Almanya’ya yapılacak saldırıları saptırıyor olabilir. Peki ya kaybedilirse ne olacak?”

Clilax toplantıda, Dover Boğazı’ndan gündüz geçmenin düşmanı şaşırtıp hazırlıksız yakalayacağını öne sürdü. Harekâta gece başlanırsa gün ışığında hava koruması en üst düzeye çıkabilirdi. Gözler Luftwaffe Genel Kurmay Başkanı Hans Jeschonnek’e çevrildi. “Eğer operasyon için emrime 250 uçak ayırırsanız operasyonda gemilere havadan yeterli koruma sağlayabiliriz. Fakat %100 garanti veremem”  Raeder ise: “Tüm kaygılarımı korumakla birlikte nihai karar Führer’imindir. Kesin kararlıysanız harekâtı planlamaya hazırım” diyerek donanma adına operasyonu kabul etti. Amiral Raeder’in endişelerinden biri de, olası torpil saldırısında mayın tarama gemilerinin düzgün faaliyet gösteremeyecek olmasıydı. Kanal geçişinin tüm detayları hesaplanmalıydı. Gelgitler, kıyıya olan mesafe, hava durumu ve karanlık. Savaş gemisi Tirpitz zaten Norveç’teydi ve daha güneye, Trondheime’ konuşlanmasını emretmişti: “Her gün onları şans eseri darbelere maruz bırakmamak için gemileri Brest’ten geri çekmeye kararlıyım. Norveç’te büyük ölçekli bir İngiliz-Rus saldırısı olacağından korkuyorum. Bence, güçlü bir zırhlı ve kruvazör görev gücü, neredeyse tüm Alman Filosu, Norveç kıyılarında konuşlandırılırsa, Alman Hava Kuvvetleri ile birlikte, bölgenin savunmasına kesin bir katkı sağlayabilir.” 22 Ocak’ta Hitler, tüm gemilerin Norveç’e konuşlanması emrini verdi. 25 Ocak günü U-boot komutanı Amiral Karl Dönitz, hiç beğenmediği bir emir aldı. Emirde, sekiz denizaltıyı İzlanda-Faroe Adaları-İskoçya arasında devriye atması için geri çekmesi isteniyordu. İtirazları sonuç vermedi ve 12 denizaltı Norveç’e transfer edildi. Konferans sona erdiğinde, görüşmeye katılan herkes gizlilik taahhütlerini imzalamak zorunda kaldı.

Havadan yapılacak koruma görevi Adolf Galland’a verildi. Galland planın detaylarını 3. Hava Filosu kurmay başkanı Albay Karl Koller ile birlikte hazırladı. Avcı Filo’nun büyük kısmı Rusya’daydı. Bu sebeple bazı eğitim birlikleri operasyon için değerlendirilecekti.  Funkhorchdienst Genel Kurmay Başkanı Wolfgang Martini, İngiliz kıyı radarlarını aldatmak için atmosferik parazit oluşturacak faaliyet planlarını sundu. Kampfgescwader 2 ise Dornier Do 217’leri, İngiliz uçaklarını aldatmak üzere Kanal’ın batı bölgesine gönderecekti. Fliegerkorps IX, İngiltere’nin güneybatısındaki RAF üslerini bombalama ve denizdeki düşman gemilerine saldırma görevi aldı. Fernaufklärungsgruppe 123, Kanal’ın her iki ucunda nöbet devriyeleri atacak ve Fliegerkorps IX için koruma sağlayacaktı. Konvoyun takip edeceği rota, başlangıçtan sona kadar üç gruba bölündü. Bunlar “Jafü” olarak adlandırılan avcu sektörleriydi. Ancak önemli bir detay vardı. Sektörlerde gemiler ile iletişimi sağlanması ve gerekli durumlarda uçaklardan gemilere, gemilerden uçaklara yönlendirme yapılması gerekebilirdi. Bu iletişim sağlayacak isim, Jagdgeschwader 27’nin Geschwaderkommodore’u Max Ibel’di. Ibel, amiral gemisi Scharnhorst’a Jagdfliegerführer Schiff olarak atandı. Böylece iletişim daha sağlıklı olacaktı. 22 Ocak-10 Şubat arası eğitim için 450 sorti yapıldı. İngilizler ise bu sıklaşan uçuşların anlamını çözemedi.

Operasyon planları en ince detayına kadar hesaplanıyordu. Jagdgeschwader ve Nachtjagdgeschwader 1 yer ekipleri, 30 dakikanın altında yakıt ve mühimmat ikmali yapmayı başarmışlardı. Böylece uçak tekrar havalanmaya daha kısa sürede hazır oluyordu. Galland, uçakların İngiliz radarlarının kör noktalarında uçmasını emretti. Hava devriyeleri için 8 uçaktan oluşan iki grup, her grup 4’er uçaktan oluşan kanatlara ayrılacaktı. Böylece aynı anda havada 16 uçak olacaktı. Kanatlardan biri deniz yönüne uçarken diğeri kara yönünde uçarak zikzak çizeceklerdi. Telsiz sessizliği emri kesindi. Gemilerden ayrılmak yasaktı. Yer ekiplerinin başarısı, 30 dakika içinde yerdeki uçağın tekrar havalanması anlamına geliyordu. Bu da yaklaşık 20 dakika boyunca 32 uçağın gökyüzünde olması demekti. Galland pilotlarla bir toplantı yaptı. Gemilerin ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini ifade etti. Her bir pilot en az dört sorti uçacaktı. Başarı, düşürülen düşman uçaklarıyla mukayese edilemezdi. Sektörleri terk eden düşman uçakları kesinlikle takip edilmeyecekti. Ancak, gemilere saldıran uçaklar muhakkak düşürülecekti. Galland’ın emri oldukça açıktı: “Gerekirse çarpın…” Toplamda 252 avcı uçağı, 30 ağır avcı uçağı ve 32 orta bombardıman uçağına sahiptiler.

Tüm bu hazırlıklar elbette ki İngilizler’in dikkatini çekmişti. Ya Danimarka Boğazı’ndan geçilecek, ya da İtalyan limanlarına gidilecek olarak değerlendirildi. Ertesi gün Thames’te altı muhrip bulundurulması, Dover’dakilerin güçlendirilmesi emri verildi. Denizaltıların çoğu Akdeniz’deydi. Sadece HMS Sealion Brest için devriyeye gönderildi. Her durum içi 6 adet Fairey Swordfish torpil uçağı Dover’e kaydırıldı. 8 Şubat 1942 günü çözülen Enigma mesajında Amiral Ciliax’ın Scharnhorst’a geçtiği öğrenildi. Son tatbikatlar gemilerin ayrılacağına dair şüpheleri güçlendirdi. Aynı gün yapılan keşifte, Scharnhorst’un limanda olduğu ve iki destroyerin daha Brest’e geldiği tespit edildi. 9 Şubat günü Alman gemileri son denemelerini tamamladı. Birçok uzman ve deneyimli personel başka bölgelere transfer edilmişti. 11 Şubat akşamı demir alınacaktı. Ekibin morali yüksekti. Son günlerde hiçbir saldırı ve sabotaj meydana gelmemişti. Yerel halkın da aldatılması gerekiyordu. Hazırlıklar belli edilmedi. Limana, üzerinde “Tropikal İklim İçindir” yazan yakıt varilleri getirildi. Geminin birçok personeli karaya çıktı. Variller limandaki Fransız işçilere yükletildi. Çalışmayı bitiren işçiler varilleri ve geminin limana bağlandığını İngiliz ajanlarına duyurdu. HMS Sealion Brest devriyesinde hiçbir şey ile karşılaşmamıştı. Plan işliyor, zaman geliyordu. Kanal ısınacaktı: “Tüm birimlere: Hareket 19.30’da”

Kanal geçişi

Saat 16.15’te İngiliz devriye uçağı Brest Limanı üzerinde görüldü. O sırada rıhtımdaki torpil koruma ağları kaldırılmıştı. Uçağın bu durumu fark etmiş olması endişesiyle hareket saati ertelendi. Olası bir bombardıman bekleniyordu. İlerleyen saatlerde Amiral Ciliax, tüm birimlere “hazır olun” talimatı verdi. Operasyonun bayrak gemisi Scharnhorst mürettebatını gemiye almaya başladı. Operasyonla Brest’i terk edecek diğer gemiler de ekiplerini yerleştirdi. Tüm gemilerden tek tek onay alındı. Saatler 21.14’ü gösterirken 2 savaş gemisi, bir ağır kruvazör, 6 muhrip, 14 torpil botu ve 26 schnellboot limandan çıkmaya başladı. 22.45’de, limanın yaklaşık 1 km dışında toplanıyorlardı. Gemilerin yola çıktığı anda Alman sinyal karıştırıcı cihazları devreye girdi. Böylece limandaki ajanlar durumu İngiltere’ye bildiremedi. Saat 19.25’te İngiltere’den havalanan Brets-Ushant arası “Stopper” hattında keşif ve tarama yapan bir Lockheed Hudsons, BF-110 gece avcısı tarafından fark edildi. Bölgeden uzaklaşmak zorunda kalan uçak istenilen radar taramasını yapamadı. 22.38’te istenilen bölgede tarama yapıyordu. Ancak çok geçti. Alman gemileri çoktan palamarlarını çıkarıp limandan ayrılmışlardı. 24 km menzilli radarı hiçbir temas sağlayamadı. Ushant-Britanya arası “Line SE” hattında keşif yapan uçak da, saat 20.55-21.50 arası sorumluluk sahasında temas kuramadı.

Saatler gece yarısını geçmiş takvim 12 Şubat’ı göstermişti. Saat 00.50’de “Line SE” hattı geçiliyordu. İngilizler’in tek şansı olarak “Habo” hattı kalmıştı. Bu ana kadar Almanlar fark edilmemişti. “Line SE” ve “Stopper” devriyeleri herhangi bir olumsuz rapor vermemişti. Bu yüzden “Habo” devriyesi daha gevşek davranıyordu. Fakat yine de devriye olması gerektiği gibi yapılıyordu. Sabah saatlerinde Britanya Adası’na sis çökmeye başladı. Saat 06.30’da devriye uçağı geri çağrıldı. O esnada Almanlar “Habo” hattının batısındaydı. Gece avcı filosu sabah 08.00’de görevi avcı filoya devredene kadar 19 sorti yaparak gerekli hava desteğini sağladı. Alman filosu 11 saattir yoldaydı ve büyük şans eseri henüz fark edilmemişlerdi. Kanal üzerindeki tek RAF devriyesi, Ostende-Somne arası şafak devriyesi yapan Avcı Komutanlığı’na bağlı uçaklardı. 08.25-09.59 devriyesindeki filo lideri Bill Igoe, parazitlenmemiş bir radar sinyaliyle Le Havre kuzeyinde dört Alman uçağını keşfetti. Saat 10.00’de, 11 Avcı Filo Grubu iki adet Spitfire Supermarine’yi bölgeye yolladı. Doğu Sussex’teki radar, Cap Gris-Nez güneyinde 27 radar sinyali yakaladı. Ancak radarın tamiri yeni bitmiş ve saat 10.15’i gösteriyordu. Almanlar ise bu radarın aktif olmadığını biliyorlardı. Hemen silahlı hava keşfi talebi için Koramiral Bertarm Ramsey’e bildirildi. Ramsay ayrıca üç RAF filosunu da uyararak, düşman gemilerinin tam sayısını bilmeseler de Kanal hattında olduklarını bildirdi. Radarın performansı havadaki iki HE-111’ler tarafından olumsuz etkileniyordu. Bu uçaklarda bulunan sinyal karıştırıcı cihazlar radarda parazitlenmeye sebep olmuştu. Bu parazitlenme sabah 09.20’den beri devam ediyordu. Kent Radar İstasyonu, Kanal üzerinde iki büyük gemiye ait radar izi yakaladığını 10.52’de bildirdi. Ayrıca devriyedeki Spitfire’lar da gemileri bulmuş ancak telsiz sessizliğini bozmamak için 10.50’de inene kadar durumu bildirememişti.

Keşif haberi Dover’deki 11. Grup ve Donanma’ya bildirildi. O esnada devriyede olan bir pilot, diğer iki büyük gemiye ek olarak başka bir büyük geminin de olduğunu bildirdi. Kanal üzerinde hava kötüydü. Kenley üssünden havalanan iki kıdemli pilot, diğer pilotların kötü hava sebebiyle dönmesine rağmen uçuşlarına devam etti. İkili, iki tane BF-109 gördü. Hemen saldırıya geçtiler ancak bulutlardan sıyrılınca hemen altlarında büyük bir filoyla karşılaştılar. Şaşkınlık içindeki pilotlar denizde 3 büyük gemi, oldukça geniş destroyer koruması ve en dışta da E-bot halkası olduğu halde ilerlediğini gördü. Sadece bu da değildi. Bir anda bulutlardan on iki tane BF-109 çıktı. Şiddetli uçaksavar ateşi içinde bölgeden uzaklaştılar. 11.09’da üslerine dönen pilotlar, saat 10.42’de rast geldikleri düşman filosunu ve korumalarını rapor ettiler. Saat 11.25’de, tüm birimlere Brest Grubu alarmı verildi. Kanal’da oldukça ilerlemişler, Dover Boğazı’na hava korumasıyla geliyorlardı.

Bombardıman Komutanlığı, Brest Grubu’nun Dover Boğazı’na yakın olduğu ve hazır olmaları gerektiği konusunda uyarıldı. Mareşal Peirse, emrinde 250 bombardıman uçağı vardı. Ancak 100 tanesine zırh delici bomba yüklüydü. Bu bombaların etkili olması için en az 2.100 metreden bırakılması lazımdı. O gün hava bulutlu ve yağmurluydu. Hedeflerin 210 metre üzerinde sis ve bulut çökmüştü. Bu durumda ihtiyaç duyulduğunda, bombardıman uçakları kullanılamayacaktı. Peirse, Sahil Komutanlığı ve Donanma’nın torpil saldırısı deneyeceğini umuyordu. Böyle bir denemede yüzey gemilerinin ve hava korumasının dikkati dağılabilirdi. Mareşal uçaklara alçak irtifadan bırakılabilecek temaslı yükse patlayıcılı bombaların yüklenmesini emretti. 1940 yılında Dover Boğazı’nı koruyan kısa, orta ve uzun menzilli çeşitli kalibrede kıyı silahları vardı. Bunlar: 4 adet 11.000 km menzilli 6 inç top, 2 adet 16.000 km menzilli 9,2 inç top, 2 adet 23.000 km menzilli 6 inç modern top, 4 adet 28.900 km (ekstra barut ile 33.200 km) menzilli 9,2 inç silahlardı. Ayrıca 1 adet 44.000 km menzilli donanma topu da vardı. Fakat bu silahın hareketli hedeflere karşı kullanılması zordu. Dover’deki silahların Güney Foreland bataryaları, yeni model K-type radarıyla Brest Grubu’nu takip ediyordu. Saat 12.19’da Dover’deki silahlar ilk salvosunu ateşledi. Görüş mesafesi 9,3 km’ye kadar düştüğü için atışların düştüğü yeri tespit edemediler. Topçular, denize düşen mermilerin radarda görünebileceğini umuyordu. Bu yöntem daha önce hiç denenmemişti. Radardaki sinyaller gemilerin zikzak manevraları yaptığını açıkça gösteriyordu. Fakat mermilerin düştüğü yerde değillerdi. 9,2 inç toplar tam salvo atışa başladı. 33 mermi atıldığında Alman gemileri halen menzil dışındaydı. Atışların tamamı Almanların gerisine düşüyordu. Hava bombardımanı ve torpil saldırısı yapılacaktı. Kıyı toplarına ateşkes emri verildi.

RAF filo lideri olan Üsteğmen Eugene Esmonde, 12.25’de daha fazla beklemeye gerek olmadığı gerekçesiyle emrine bağlı Swordfish torpil bombardıman uçaklarıyla havalandı. Filosuna Spitfire’ler eskortluk yapacaktı. Eskort filodan sadece 72. Filo yetişebildi. 411 ve 64. Filolar randevuya geç kaldı. 12.40’da Brest Grubu ile temas sağlandı. BF-109’lar ve FW-190’lar Esmonde’nin eskortlarına saldırdı. Spitfire’ler hemen dalaşa başladı ve Swordfish’lerden koptular. Esmonde, formasyondaki 3 uçakla muhriplere yöneldi. Torpili bırakamadan uçağı FW-190 tarafından vuruldu ve düştü. Diğer iki uçak, baraj atışına rağmen torpillerini bıraktı. Ancak onlar da Flak atışıyla vuruldu. Diğer formasyondaki üç Swordfish, saldırı yapamadan bulutlara girerek kayboldu. RAAF 452. Filo, sekiz uçakla Alman avcılarına fark edilmeden gemilere saldırdı. Bir muhribin uçaksavarı vuruldu. Bir Spitfire ise kanopisinden vuruldu. 72. Filo’nun avcı eskortları 3 tane FW-190’ı düşürmeyi başardı. 41. Filo ise 3 BF-109’u düşürdü, birini bölgeden kaçırdı. 410. Filo avcıları iki BF-109’u vurmayı başardı. Swordfish’ler ise ağır kayıp yaşamış, 7 uçak düşürülmüştü. Hava çatışması uçaklar arasında yaşandığından, gemiler destek olamadı.

Saat 11.55’de limandan ayrılan beş adet motorlu torpil botu, 12.23’de gemilerle temas kurdu. O esnada hava korumaları yoktu. Düşman filosuna yaklaşma istekleri Alman E-bot’ları tarafından engellendi. Motor arızası yaşayan bir MTB, aşırı menzilden torpillerini bıraktı. Diğer MTB’ler, Prinz Eugen’in vurulduğunu sandılar. Alman E-bot’lardan dolayı fazla yaklaşamadılar. Motor sorunu yaşayan MTB, Z23 sınıfı bir muhribin saldırısına uğradı. O esnada iki motorlu saldırı botu, MTB’yi korumaya aldı. 12.25’de Ramsgate’den ayrılan 2 tane MBT kötü hava ve deniz şartlarından dolayı Almanlar’a yaklaşamadı bile. Motor sorunları yaşamaya başladılar ve geri dönmek zorunda kaldılar. Havada da, denizde de şans Almanlar’dan yanaydı. Britanya Adası’na el sallayacak uzaktaydılar. Büyük balık kaçıyordu.

Saat 13.21’de Alman gemileri İngiliz radarının etkili menzilinin dışına çıkmayı başardılar. Bombardıman Komutanlığı eyleme katılmakta geciktiğinden avcı uçaklarına geri çekilme emri geç iletildi. Ancak 13.55’den başlayarak bir saat içerisinde 73 bombardıman uçağı gönderildi. Saldırıda son derece başarısız olundu. Hiçbir bomba hedefini bulamadı. İngilizler havada tam bir karmaşa yaşıyordu. Rutin devriyedeki birkaç Westland Whirlind, muhriplerin uçaksavar ateşine maruz kaldı. 14.35’de 42. Filo’dan dokuz adet Bristol Beafort havalandı. Kendilerini koruyacak avcı uçakları buluşulması gereken yerde değildi. 14.50’de şans eseri RCAF’a bağlı birkaç uçakla karşılaştılar. Uygun bir formasyon oluşturmaları yarım saat sürdü. Havadaki diğer bazı torpil uçakları Gneisenau ve Prinz Eugen’e saldırıyordu. Yakın mesafeden bıraktıkları torpiller hedefini ıskaladı. Korumasız uçan 42. Filo uçakları kayıp yaşamadı. RCAF’a bağlı uçaklar da isabet elde edemedi. 217. Filo’nun saldırıları başarı elde etmeye ramak kalmıştı. Gneisenau yaptığı manevralarla saldırıdan kıl payı kurtulmayı başardı.

Saat 14.31’de Scharnhorst bir mayına çarparak geçici bir süre hareketsiz kaldı. Kötü havadan dolayı kaybolan görüş, uçakların savunmasız kalan gemiyi görmelerini engelledi. Üstelik gemilerin mayınlı sahaya girdiği uçaklara bildirilmedi. Acil onarımla gemi 25 knot hıza ulaşmayı başardı. Alarma geçirilen İngiliz muhripleri, Scharnhorst’un mayına çarptığı bölgeye geldiklerinde gemi çoktan harekete geçmişti. HMS Walpole, saat 15.17’de radarında yakaladığı gemi ile yarım saat sonra görsel temas sağladı. 7.4 km’de düşman gemileriyle angaje oldular. Tüm muhripler torpillerini ateşledi, HMS Worcester, Gneisenau ve Prinz Eugen ateşiyle isabet aldı. Alman gemilerine gönderilen tüm torpiller ıskaladı.  Akşama kadar süren hava saldırılarında hiçbir başarı elde edilemedi.

16.00-17.05 arasında 147 bombardıman uçağı saldırıya katıldı. Uçak mürettebatı, hareketli deniz hedefleri için eğitim almamıştı. Üstelik hava bulutlu ve görüş mesafesi oldukça düşüktü. Diğerlerine göre daha tecrübeli mürettebata sahip 20 uçak saldırı yapabildi. 17.50-18.10 arasında 35 Vickers Wellington tarafından başka bir saldırı düzenlendi. Filo, 2 uçağını kaybetti. Gemiler halen vurulamamıştı. Bu saldırı esnasında en kayda değer aksiyon ASV radarı yüklü uçağıyla dokuz adet Beaufort’u yöneten C. Flood’dan geldi. Düzenli formasyonda yapılan saldırı yoğun uçaksavar ateşiyle bertaraf edildi. 242 uçaktan sadece 39’u gemilere saldırı teşebbüsünde bulundu. 54’ü ise hedeflerini göremeden bombalarını bıraktı. Bu saldırılarda RAF 15 uçak kaybetti.

Mayın yarasıyla yol alan Scharnhorst geride kalmıştı. 18.55’te kardeşi Gneisenau, Terschelling açıklarında manyetik mayına denk geldi. Manyetik mayın gemiye temas etmeden patladı. Sancak tarafında bir delik açılan geminin sancak türbinin devre dışı bıraktı. 30 dakika süren onarımdan sonra gemi 25 knot hızla yoluna devam ediyordu. Scharnhorst ise 21.34’de aynı bölgede mayına çarptı. Her iki motoru durdu, dümeni kilitlendi, ateş kontrol birimi hasar gördü. Muhrip Filo Komutanı Albay Ercih Bey, bayrak gemisiyile Scharnhorst’a yanaşarak Amiral Ciliax ve kurmay heyetini aldı. Scharnhorst, 1 saate yakın hareketsiz kaldıktan sonra tek motoru çalıştırılabildi. Ne var ki ancak 12 knot hıza çıkabilmişti. Üstelik 1.000 tondan fazla su almıştı. Tek teselli artık Alman karasuları çok yakındı. Luftwaffe düşman uçaklarının üstesinden geliyordu. Gökyüzü, denizden daha güvenliydi, 18.10’dan beri bir tane düşman uçağı görülmemişti.

Sabah 07.00’da Prinz Eugen ve Gneisenau Elbe’ye ulaştı. 09.30’da limana bağlandılar. Scharnhorst ise 10.00 donanma üssü Wilhelmshaven’e ulaştı. O kadar ağır hasar almıştı ki onarım için 3 ay gerekiyordu. Amiral Ciliax hemen Amiral Saalwächter’e bir mesaj gönderdi: “Cerberus Operasyonu’nun tamamlanmıştır – 13 Şubat 1942”

Gemilerin limanlara ulaşmasıyla Luftwaffe de teyakkuz seviyesini düşürdü. Luftwaffe’nin operasyondaki 1’e 2 oranındaki skorundan ziyade, gemileri koruması en büyük başarıdır. Asıl amaç gemilerin korunması olmasına rağmen, havada da İngilizler alt edilmişti. RAF’ın hatası ise Luftwaffe varlığına rağmen aşırı derecede fazla uçakla saldırı yapması oldu. Galland, bu başarıyı “kariyerinin zirvesi” olarak tanımladı. İngiliz basını “17. yüzyıldan beri yaşanılan en utanç verici olaydır. Asla geçilemeyecek denilen İngiliz Kanalı düşman tarafından kayıpsız geçildi” şeklinde haber yaparak eleştirdi. Amiral Raeder ise “Taktiksel zafer, stratejik yenilgi” olarak yorumladı. İngilizler, Almanlar’ın Kanal hattı boyunca İngiliz mayın hatlarını keşfettiğini biliyordu. Ancak, Enigma’nın kırıldığının anlaşılmaması için bu bilgiyi gizli tuttular ve bu duruma karşı tedbir almadılar. Gemilerin çarptığı üç mayın ise uçaklar tarafından bırakılmıştı.

Ne var ki, RAF saldırıları devam edecekti. 25/26 Şubat gecesi tanker gemi Monte Olivia yok edildi. 26/27 Şubat gecesi Gneisenau Anton taretinin mühimmat deposuna aldığı isabetle kariyerini tamamladı. Pruvanın komple değişmesi gerekiyordu. Aynı zamanda 3×2 380 mm silah modernizasyonu yapılacaktı. 4 Nisan’da bir daha hiç çıkmamak üzere Gydnia’ya getirildi. 1943 başlarında daha uzun pruva takıldı. 1942 Aralık ayında Barrents Denizi Muharebesi’nde alınan mağlubiyet, Hitler’in yüzey filosunun operasyonel hayatını durdurmasına neden oldu. 23 Şubat’ta Prinz Eugen, HMS Trident tarafından torpillendi. Savaşın geri kalanını Baltık’ta tamamladı.

27/28 Şubat gecesi Scharnhorst, Wilhelmshawen’de saldırıya uğradı. Bulutlu hava, düşen görüş mesafesi gemiyi korudu. Yaz mevsiminde yeniden göreve hazırdı. Ancak mayına çarparak tekrar onarıma alındı. Daha sonra karaya oturarak alt teknesine zarar verdi. Birkaç başarısız deneme sonrası 3 Mart 1943 günü Norveç’e ulaştı. Yılsonu Kuzey Burnu Muharebesi’nde battı.  Bütün yüzey gemileri limanlara çekildi. Faaliyetleri durduruldu. Kriegsmarine artık sadece denizaltılarla faaliyet gösterecekti.

Content Protection by DMCA.com

1 Reply to “Cerberus Operasyonu”

  1. Harika bir yazı olmuş. Havacılığa meraklıyım ve denizci hikayeleri pek ilgimi çekmez ama tek solukta okuyup bitirdim. Emeğinize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir