Lockheed SR-71 Blackbird

Bu yazımda sizlere SR-71 isimli hava taşıtını tanıtmaya çalışacağım. Hava taşıtı diyorum çünkü bu makineye “uçak” demek içimden gelmiyor. Bunun sebebi de, 2017 yılı itibarı ile elinde jet motoru ile hem en yüksekten uçan hem de en hızlı uçan makine rekorlarını tutmasıdır. SR-71, zamanının çok ötesinde bir mühendislik harikasıdır.

Daha önce yazdığım U-2 uçağı ve krizinden sonra, U-2 uçağının Sovyetler Birliği üzerinde uçuşları durdurulmuştu. Çünkü Sovyetler Birliği, U-2’nin uçtuğu irtifaya çıkabilecek NATO kodu SA-2 olan, S-75 Dvina füzesini geliştirmişti. Bu da, U-2’nin Sovyet semalarındaki kullanım ömrünün bittiği anlamına gelmekteydi. U-2, NATO tarafından taktik keşif filolarında resmi olarak kullanılmaya başlandıktan sonra, ömrü sadece 3 yıl olmuş, bunca emek ve para çok kısa bir macera için harcanmıştı. Askeri havacılık tarihinde, bu derece zorlanarak geliştirilen bir uçağın sadece üç yıl gibi kısa bir ömrünün olması günümüzde bile kabul edilebilir bir şey değildir. Bu yüzden soğuk savaş yılları, bu denli çılgınca bir silahlanma yarışının yaşandığı, NATO ve Varşova Paktı ülkelerinin karşılıklı olarak ülkelerinin çok önemli kaynaklarını ve beyinlerini yeni silahlar geliştirmek için kullandığı bir dönemdir. Ayrıca bu döneme okul, hastane, üniversite gibi sosyal hayatın refah seviyesini arttırmak için kullanılabilecek maddi kaynakların silah geliştirmeye harcanmasından dolayı, insan ırkının evriminin belki de en karanlık çağlarından birisi diyebiliriz.

Ulusal Hava ve Uzay Müzesi’nde sergilenen bir SA-2 (S-75 Dvina) füzesi.

U-2 uçaklarının Sovyetler Birliği hava sahasındaki uçuşlarının durdurulması, NATO adına çok büyük bir istihbarat zafiyeti doğurmuş, Sovyetler Birliğinin balistik kıtalararası nükleer füze rampalarının yeri, yeni denizaltı üsleri ve Norveç sınırının dibindeki hava üssü inşası gibi NATO için hayati öneme sahip olan bilgi akışı bir anda bıçak gibi kesilmişti. NATO konseyinin 1961 yılındaki toplantısında bu endişe ve korkuları yaşamayan tek bir üye devlet bile yoktu. Zaten gergin olan bekleyiş daha da gerilmiş, Sovyetler Birliğinin tamamen dışa kapalı bir demir perde ülkesi olması hem istihbaratçıların, hem de askerlerin paranoya seviyelerini en üst düzeye çıkarmıştı.

Bunlar olayın askeri yönüydü. Madalyonun bir de öteki yüzü vardı. Uluslararası platformda ABD, U-2 krizi yüzünden resmen rezil, kepaze olmuştu. Çünkü U-2 uçağı Sovyetler Birliği tarafından düşürüldükten sonra ABD, o uçağın meteorolojik araştırmalar yapan basit bir deneysel uçak olduğunu açıklamıştı. Bu açıklamadan hemen sonra Sovyetler Birliği, uçağın aslında askeri bir keşif uçağı olduğunu, pilotun sağ olarak yakalandığını ve her şeyi itiraf ettiğini açıklayıp ABD’yi hem rezil etmiş, hem de köşeye sıkıştırmıştı.

Peki NATO ne yapacaktı? Ortada henüz keşif uydusu diye bir şey olmadığı için yapacak tek bir şey vardı. S-75 Dvina füzelerinden daha da yüksekten uçan, daha da hızlı giden yeni bir keşif uçağı tasarlamak…

SR-71 Black Bird, işte bu şartlar altında kendisine ihtiyaç duyulmuş bir makinedir.

Lockheed SR-71 Blackbird.

SR-71 Uçaklarının Tasarım Süreci

U-2’yi tasarlayan Clarence “Kelly” Johnson ve ekibinden başkası böyle bir uçak tasarlamayı hayal dahi edemezdi. Şimdi işin belki de en ilginç kısmına geliyoruz… Daha sonra ayrıntılı anlatacağım ama, Sovyet füzelerine yakalanmaması için, SR-71’in 3 Mach’tan daha hızlı gitmesi gerektiğini bilen Kelly, uçağın motor tasarımını yapan makine mühendislerine, “uçağın motorunu üretmek için hangi metale ihtiyacınız var ?” dediği zaman ilginç bir cevap aldı. Ekip, SR-71’i bu sürate çıkarabilecek kadar güçlü olacak bir motorun, o gücü üretebilmek için çok ısınacağını ve açığa çıkan bu ısı enerjisinin etrafını yaklaşık olarak 1380 °C’ye kadar ısıtacağını ve motorun bu sıcaklığa dayanabilmesi için mutlaka klasik uçak motorlarının üretildiği metaller dışında bir metalden üretilmesi gerektiğini söylediler. Top metalurji mühendislerine gelmişti. Tasarım grubundaki metalurji mühendisleri de, hem uçak motoru yapmaya uygun, hem de bu sıcaklığa dayanabilecek Dünya gezegenindeki tek metalin saf titanyum olduğunu söylediler. Titanyum, hem sürtünme ve korozyon mukavemeti çok yüksek olan, hem de bahsi geçen sıcaklıklarda erimeden çalışabilen bir metaldir. Uçağın dış gövdesini tasarlayan uçak mühendisleri de benzer şekilde bu kadar hızlı giden bir uçağın ne kadar yüksekten giderse gitsin, hava sürtünmesinden dolayı aşırı ısınacağını, o sıcaklıklara dayanacak ve en az miktarda genleşecek metalin de yine saf titanyum olduğunu söylediler. Ama acı bir gerçek vardı… Uçağı üretecek kadar çok titanyumu o tarihte Amerika kıtasında bulmak imkansızdı. Bu kadar çok titanyum sadece bir tek ülkede vardı;  Sovyetler Birliği… Peki ABD bu kadar çok titanyumu Soğuk Savaş yaşadığı bir demir perde ülkesinden nasıl alacaktı?

CIA, Avrupa’da paravan şirketler kurdu ve bu şirketler aracılığıyla Sovyetler Birliği’nden gerekli titanyumu bir şekilde satın almayı başardı. Elde edilen titanyum rezervi gemilerle ABD’ye sevkedildi.

Sonunda ortaya bir şaheser çıkmıştı. Tam anlamıyla bir mühendislik harikası… 3.2 Mach (3540 km/saatlik hızda  daha fazla) nominal hızı olan, tüm zamanların en yüksekten uçan makinesi. Bu rekor, 2017 yılı itibarı ile kırılabilmiş değildir.

SR-71 uçakları Skunk Works’te montaj aşamasında.

UFO İhbarları

Uçağın parçaları Lockheed şirketinin California’daki fabrikalarında tek tek üretilmiş fakat özellikle bir araya getirilmemişti. Çünkü uçağın tasarımı o kadar gizli tutulmuştu ki, uçağın deneme uçuşları sırasında hiç kimse tarafından görülmesi istenmiyordu. Bu gizlilik çabaları içinde uçak, parça parça karayolu ile Nevada’da bulunan meşhur 51. Bölge’ye getirildi. Bu arada kara yolu tamamen kapatıldı ve uçağın kutu içindeki parçalarını dahi hiç kimse görmedi.

SR-71, parçalar halinde California’daki fabrikasından Nevada’da bulunan 51. Bölge’ye taşınırken.
SR-71, parçalar halinde California’daki fabrikasından Nevada’da bulunan 51. Bölge’ye taşınırken.

Uçak tam bir mühendislik harikasıydı. Deneme uçuşları sırasında uçağın varlığından haberi olmayan ABD’nin radar operatörleri, “bu denli yüksekten ve bu kadar yüksek hızlarda uçak bir uçak olamaz” diye düşünüp, sayısız UFO ihbarı yaptılar. Hatta telsiz ile SR-71’in pilotuna gerçekten radar ekranında gördükleri kadar yüksekten ve hızlı uçup uçmadığını soranlar olmuştur.

İstihbarat Toplama

SR-71, algılama cihazlarıyla ve havadan-havaya veya karadan-havaya füzeleri şaşırtacak sistemlerle doludur. Kızılötesi kameralar, sıcaklık algılayıcıları ve üzerinde uçulan arazinin görüntülerini anında aktarmaya yarayan vericilerle donatılmıştır. SR-71’in algılayıcıları saatte 155.000 km² den fazla bir alanı taramaya imkan veriyordu. SR 71’ler soğuk savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin gizli birliklerini bulup, nokta hedef tarifi sağlayan bir gizlilik projesidir. ABD’nin keşif uçakları ve ELF verici istasyonları, Sovyet Birliğinin parçalanmasında büyük rol oynamıştır. 1990’da yapılan testlerde, SR-71’lerin saatte 5682 km’den fazla hız yapması durumunda, dış sıcaklığı 1500 F’a (yaklaşık 815 santigrat derece) ulaştığı halde uçağın hareket kabiliyetinde bir değişme olmadığı görülmüştü.

Mürettebat

SR-71‘lerde iki adet mürettebat vardı. Ön kokpitte uçağı kullanan pilot ve arka kokpitte de keşif sistem subayı. Mürettebat kokpitte basınç dengeleyici olmasına rağmen astronot gibi giyinirdi. Bunun sebebi ise, uçak o kadar hızlı uçuyordu ki, her ne kadar yalıtılırsa yalıtılsın, uçağın dış yüzeyinde hava ile sürtünmeden dolayı oluşan ısı içeriye nüfus ediyor ve insan sağlığı için çok ciddi sorunlara yol açabiliyordu. Uçağın sahip olduğu mükemmel iklimlendirme sistemi sayesinde uçağın içi serin kalıyor ama  kokpit camı el ile temas edilemeyecek kadar (kokpit camının sıcaklığı 800 santigrad dereceye kadar çıkıyordu.) ısınıyordu. Mürettebatın giydiği giysi tamamen ısı yalıtımı sağlanması için üretilmişti.

Joseph Rogers, basınca dayanıklı mürettebat giysisi ile SR-71 Blackbird önünde poz veriyor.
SR-71 pilot giysisi.

Yakıt İkmali

Bildiğiniz gibi ısınan her türlü metal genleşir ve boyut olarak uzar. SR-71 havada uçarken aşırı ısınacağı için, gövdesi özellikle gevşek yapılmıştır. O yüzden eğer uçağın deposunda çok az miktarda da olsa yakıt varsa, bu yakıt bu boşluklardan sızacağı için, uçağa asla yerde yakıt konmuyordu. Çünkü yerde sabit park halinde duran uçaktan şakır şakır yakıt sızıyordu. Bu yüzden SR-71, hemen hemen boş depo ile havalanıyor, havada yakıt ikmali yaptıktan sonra hızlanıyordu. Bu sayede ısınan uçağın gövdesinin parçaları genleşiyor, boşluklar kapanıyor ve yakıt kaçağı da duruyordu.

Havada yakıt ikmali yapan bir SR-71.

Günümüzde SR-71

SR-71’lerden daha eski olan U-2 uçakları 2017 yılı itibarı ile halen aktif servistedir ama SR-71’ler emekli edilmişlerdir. Bunun sebebi şudur: Sovyetler Birliği zaman içinde SR-71’leri bile vurabilecek füzeler geliştirmiştir. Ayrıca ABD’nin elinde casus uydular olduğundan uçağa gereksinim kalmamıştır. Rusya üzerinde herhangi bir uçaklı keşif bu yüzden yapılamamaktadır. Dünyanın geri kalan ülkelerinde ise, bakım ve idamesi SR-71’e göre çok daha ucuz olan U-2’ler bu işi zaten yapabilmektedir. Bu mükemmel makine, bu sebepten dolayı artık havada değil, şu anda maalesef müzelerde görülebilmektedir.

Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Ulusal Müzesi’nde sergilenen bir SR-71 Blackbird.
Content Protection by DMCA.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir