2. Dünya Savaşı sürerken, ülkemiz de tarafsızlık politikasını sürdürmekteydi. O sıralar Ankara’da elçiliklerde uşaklık görevinde bulunan İlyas Bazna, kod adıyla Cicero, savaşın kaderini değiştirebilecek bilgilere erişmiş ve bu bilgileri Almanlara satmıştı.
Şimdi gelin, bu ilginç casusun hayat hikayesine yakından bakalım.
Başarısızlıkla geçen ticaret hayatından sonra, 2. Dünya Savaşı sürerken önce Yugoslavya Krallığı’nın büyükelçisinin, daha sonra da Almanya büyükelçilik müsteşarının uşaklığını yaptı. Almanya büyükelçiliğinde çalışırken müsteşarın mektuplarını okurken yakalanması işinden olmasına neden oldu.
Eylül 1943’de Britanya’nın Ankara büyükelçisi Hugge Knatchbull-Hugessen’in uşaklığını yapmak üzere Britanya büyükelçiliğine adımını atmış oldu ve bizim asıl hikayemiz de burada başlıyor.
Güzel sesi ve operaya olan tutkusu nedeniyle kısa sürede büyükelçi ile yakınlaşan Bazna, elçilik banyosunda bir yandan elçinin sırtını ovarken, diğer yandan ona opera aryaları okuyacak kadar yakınlaşmıştı.
Britanya elçilik çalışanlarına göre İlyas Bazna, İngilizce bilmeyen, saf ve kendi halinde bir uşaktı. Hiç şüphe çekmiyordu. İlyas Bazna ise, para kazanmak için İngilizlerin önemli bilgilerini Almanlara satma kararı aldı.
Kafasındaki planı uygulamak için 26 Ekim 1943 tarihinde Alman istihbaratının önemli isimlerinden olan Ludwig Moyzisch ile iletişime geçti. Belge başına 20.000 sterlin verildiği takdirde casusluk yapabileceği teklifinde bulundu ve bu teklif, 29 Ekim 1943 tarihinde Berlin tarafından onaylandı.
Bazna, bilgileri Britanya büyükelçisinden çalmak için harekete geçti fakat önemli bir sorun vardı. Duş yaparken dahi, büyükelçi kasanın anahtarını boynunda taşıyordu. Fakat Almanlar, özel bir teknikle bu sorunu aştı.
Balmumundan yapılmış özel bir ağda sayesinde, elçi duş alırken sırtını ovalayan Bazna, kasa anahtarının ölçüsünü kopyalamayı başardı. Elçi her duşa gittiğinde, elde ettiği bu anahtar sayesinde kasadan belgeleri alıyor ve fotoğraflarını çekiyordu.
Artık sıra, ele geçirilen bu belgelerin Almanlara satılmasına gelmişti. Almanya Ankara büyükelçisi Franz von Papen ve İlyas Bazna arasındaki ilk görüşme, elçilik binasının önünde gerçekleşti.
Almanya Ankara büyükelçisi von Papen, görüşme sonucunda çok kıymetli belgelere ulaşırken, İlyas Bazna da 20.000 sterlinin sahibi olmuştu.
Yapılan bu antlaşma sonucunda Almanya, artık Türkiye üzerinden Sovyetler Birliği’ne gönderilen yardımlar, Ege’de Türk topraklarının da kullanıldığı İngiliz askeri operasyonları, ve tabi ki de Britanya’nın Türkiye’yi kendi saflarına çekmek için uyguladığı tüm baskılar Almanların elindeydi.
Fakat Bazna’nın sağladığı tüm bu değerli bilgiler dahi, Almanların ona tam manasıyla güvenmesini sağlayamadı. Bunda İlyas Bazna’nın güvenilmez kişiliği önemli rol oynamıştı.
Alman dışişleri bakanı Joachim von Ribbentrop, İlyas Bazna’nın ikili oynadığını ve İngiliz ajanı olduğunu düşünmekteydi. Ayrıca Bazna Hitler’in de güvenini kazanamamıştı. Öyle ki İlyas Bazna, Normandiya Çıkarması’nın dahi planlarını Almanlara ulaştırmış, fakat 1943 yılında Hitler, yaptığı konuşmasında “Müttefikler batıdan değil, Balkanlardan ya da Norveç tarafından saldırıya geçecekler” diyordu.
Ama bu güvensizlik, Ocak 1944 tarihinde Almanlara pahalıya mal oldu. Sofya’nın bombalanacağını haber veren Bazna’ya güvenmeyen Almanlar, buraya yapılan hava saldırısı sırasında ciddi kayıplar verdiler. Bu kayıplardan sonra Bazna, verdiği bilgiler doğru çıktığı için artık Almanlar için güvenilir bir ajandı.
2. Dünya Savaşı esnasında, Türkiye devletinin politikası tarafsızlık idi. Başbakan İsmet İnönü ve dışişleri bakanı Menemencioğlu, çalışmalarını bu yönde sürdürmekteydiler. Fakat müttefiklerin yanı sıra, Almanlar da Türkiye’yi kendi saflarında görmek istiyorlardı.
Bazna’nın uçurduğu bilgilere göre, müttefikler ile Türkiye arasında bir yakınlaşma vardı. Türkiye’nin müttefiklerin yanında savaşa katılması için düzenlenen Tahran ve Kahire Konferanslarının sonuçları da Almanlara uçurulmuştu.
Artık güvenilir bir ajan olan Bazna ilettiği için, Almanlar bu yakınlaşmadan ötürü Türkiye’ye sert bir nota verdiler. Verilen bu nota, müttefiklerde bir sessizliğe neden oldu. Tüm büyük devletler, bir sızıntı olduğunu düşünmeye başladılar.
İlyas Bazna, çemberin iyice daraldığını hissediyordu. Tüm bu olaylara ek olarak Alman elçiliğinde sekreterlik görevi yapan Lena Kapp, Amerikan ajanı çıkmıştı ve bu gerginliği arttırdı.
Lena Kapp, Alman elçiliğinde “Cicero” olarak bilinen Bazna için şöyle diyordu: “İngiliz elçiliğinde Cicero diye birisi var ve bizim elçiliği aradığı an büyük bir hareketlilik başlıyor ve düşük rütbeliler odadan çıkarılıyor.”
İlyas Bazna, namı diğer Cicero, kendisi için yaklaşan tehlikenin farkındaydı ve Almanlar tarafından da uyarılmıştı. Yaptığı casusluk faaliyetlerinden tam 300.000 sterlin kazanmıştı ve bu parayla Arjantin’e kaçtı.
Kaçışından sonra Cicero’nun İlyas Bazna olduğunu anlayan İngilizler şok içindeydi. İngiliz büyükelçi Hugesson, “O ajan olamaz, bir kere çok aptal, ikincisi ise bir kelime dahi İngilizce bilmiyor” demişti.
Arjantin’de büyük miktarda parasıyla lüks yaşayacağını düşünen Cicero, büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Almanların ödediği 300.000 sterlinin 280 bini sahteydi. Dikkat çekmemek için, ilk 20 binlik kısım gerçek parayla ödenmişti. Fakat paranın geri kalan kısmı, Almanların savaş boyunca İngiliz ekonomisini çökertmek üzere bastıkları sahte sterlinlerle ödenmişti.
Parasız kalan Bazna, savaş sonrasında Almanları mahkemeye verdi ve küçük bir miktar parayı tazminat olarak aldı.
Fakat kazandığı bu tazminat, kazandığı paraya göre çok cüzi bir miktardı. Hayalindeki asıl parayı ise, kapağını görmekte olduğunuz “Ben Cicero’yum” isimli yazdığı bu kitaptan kazandı.
Anılarını yazdığı bu kitap, 1951 yılında “5 Parmak” ismiyle sinemaya uyarlandı. Çekimler İstanbul ve Ankara’da yapılmış, doğal olarak filmin büyük bir kısmı Ankara’da geçiyor.
Kazandığı paralara rağmen geçim sıkıntısı çeken Bazna, 1970 yılında gece bekçiliği yaptığı Münih şehrinde yoksul bir şekilde hayatını kaybetti.
Ülkemizde de, belli kesimler tarafından bir Türk casusu olduğu ve MİT’e çalıştığı iddia edilmektedir.
Ortaya çıkan Sovyet, ABD ve İngiliz istihbarat belgelerine göre İlyas Bazna’nın Almanlar’a ulaştırdığı belgeler Türkiye’nin savaşa çekilmesinin önünü kapatıyordu. Bu yönüyle Almanlar’a çalışan İlyas Bazna, aslında Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı boyunca yürüttüğü savaş dışı kalma politikasına destek veriyordu. MİT’in Milli Hizmet Riyaseti yayınında da, Bazna’nın aslında bir Türk ajanı olduğu yönünde açıklamalar bulunması belki de en garip casusluk faaliyeti hakkında kafaların iyice karışmasına sebebiyet verdi.
Not: Bu hikaye, önümüzdeki günlerde beyazperdede izleyicisi ile buluşacak. Filmin başrolünde ise Erdal Beşikçioğlu bulunuyor.
Yararlanılan kaynaklar:
- https://onedio.com
- https://en.wikipedia.org
- http://www.radikal.com.tr
- http://e-bulten.library.atilim.edu.tr
Gazi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünde okumaktayım. Tarih, askeriye ve bunları içeren bilgisayar oyunlarına ilgim var. Küçüklüğümden beri askeriyeye ve tarihine karşı sempati besliyorum. Düz yazı konusunda iyi sayılırım ama şiir ve resim konusunda aynı şeyi söyleyemem.