Ahmet Ali Çelikten, 1883’te İzmir’in Aydın vilayetinde doğdu. Kendisi 19. yüzyılda; Afrika’daki Bornu İmparatorluğu’ndan alınıp köle tacirleri tarafından İstanbul’a getirilen Afrikalı bir kadının torunudur. Ahmet Ali’nin büyükannesini kimin satın aldığı ise bilinmiyor. Ailesi onun “İstanbul mektupçusu” olduğunu belirtmiş. Bu unvana en yakın görev tanımı ihtisap ağasının katibi olabilir. İhtisap ağası, kentin belediye hizmetlerini yürütmekle sorumlu olan kişiydi. Katip sürekli olarak yazışma ve mektup işlerine baktığından onu kısaca “mektupçu” şeklinde anmış olmaları muhtemeldir. Osmanlı Devleti, kölelik uygulamasına zamanla kısıtlamalar getirdi ve 1847’de Sultan Abdülmecit döneminde çıkartılan bir fermanla bu uygulama tamamen kaldırıldı.
1860’larda doğduğu tahmin edilen annesi Zenciye Emine yine kendisi gibi siyahi olan Ali Bey ile evlenerek İzmir’e yerleşti. Ailenin İzmir civarına yerleşme sebepleri, padişah çiftliklerinde azat edilen eski siyahi kölelere evlenerek, ikamet etmeleri için verilen topraklara sahip olmaktı. Zenciye Emine Hanım ile Ali Bey’in üç çocukları oldu, Ahmet Ali bunlardan en büyüğüydü.
“Arap Ahmet” olarak da tanınan Ahmet Ali, 1904’te Haddehane Mektebi’ne girdi, dört yıl sonra mülâzım-ı evvel (üsteğmen) oldu. Okula girerken asli amacı denizci olmaktı lakin uçağın icadı ve yapılan başarılı uçuş denemeleri ile sadece dünya muharebe tarihinin değil Ahmet Ali’nin de kaderi değişti. Bu yeni araç dünya ordularının da kısa sürede dikkatini çekti. 1909’da ABD ilk uçağını aldı. 1911’de İtalyanlar, Trablusgarp’ta deneme uçuşu gerçekleştirdi. Onları takiben Alman, İngiliz ve Fransız orduları da ilk pilotlarını yetiştirdiler. Osmanlı ordusu da bu gelişmelere kayıtsız kalmadı. Osmanlı İmparatorluğu, 1909 Haziran’ında Paris’te yapılan Uluslararası Havacılık Konferansı’na da iki askeri görevli ile katılmıştı. 1910’da Harbiye Nazırlığı’nın Fen Kıtaları ve Müstahkem Mevkiler Umumi Müfettişliği’ne bu konuda gönderdiği yazı, Osmanlı’da askeri havacılığın kuruluşu için atılmış ilk adım olarak kabul edilir. Türk Ordusu’nun ilk resmi havacılık kuruluşu da bu müfettişliğin 2’nci şubesi bünyesinde “Tayyare Komisyonu” adıyla 1911’de faaliyete başlar. Türk Hava Kuvvetleri’nin temeli de böylece atılmış olur.
Ülkenin savunması açısından havacılığın gelecekteki önemini fark eden Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, bu konuyla yakından ilgilenir. 28 Haziran 1911’de Süvari Yüzbaşı Fesa Bey ve İstihkâm Teğmen Yusuf Kenan Bey, eğitim için 1911 Temmuz’unda Fransa’daki Bleriot Fabrikası’nın uçuş okuluna gönderilir. Diğer yandan 1911’de, Kurmay Yarbay Süreyya (İlmen) Bey, havacılık teşkilatını kurmakla görevlendirilir. Çarkçı oldukları ve makine sistemini iyi bildikleri için uçak makinisti olmak üzere yabancı havacılık okullarına yollanan bahriyelilerin çoğu, uçmaktan o kadar hoşlandı ki, pilotluk eğitimi de aldılar. Böylece Osmanlı, 1909- 1912 arasında askeri havacılık teşkilatlarını kuran ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Avusturya – Macaristan ve Rusya ile aynı dönemde dünya havacılığındaki yerini almıştır.
1911’de kurulan Tayyare Komisyonu’nun çabalarıyla İstanbul Ayastefanos (Yeşilköy) yakınlarında bir uçuş alanı ve iki hangar yapıldı ve 1912’de bir tayyare mektebi açıldı. 25 Haziran 1914’te bu okulun yanında bir de Deniz Tayyare (Bahri Tayyare) Mektebi kuruldu. Ahmet Ali, aynı gün buraya atanan ilk deniz subaylarından biriydi. O artık bir “bahri tayyareci” olacaktı. Bu tarihten tam üç gün sonra, Avusturya – Macaristan veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesi, I. Dünya Savaşı’nın başlangıç fitili olacaktı. Ahmet Ali Efendi’nin de hocası olan Tayyare Mektebi’nin müdürü hava yüzbaşısı Marki De Gois De Mezeyrac, kendi ülkesinde savaşa katılmak üzere Fransa’ya döndü. Ekim 1914’te Üsteğmen Erich Serno (1886-1963) Batı Cephesi’nde Alman 2. Tayyare Bölüğü’nden Türkiye’deki Alman Askeri Misyonu’na gönderilmişti. Türk Havacılık personelinin eğitimi için kendisine bir program hazırlama görevi verilmiş ve bunun yanında Türk Yüksek Komutanlığı’na havacılık konusunda danışmanlık görevine atanmıştır. 3 Şubat 1915 tarihinde Yeşilköy Uçuş Okulu’nda görevine başlamıştır.
Ahmet Ali’nin küçük erkek kardeşi Ali, Çanakkale savaşlarında şehit oldu. O ise Yeşilköy’de uçuş eğitimini sürdürdü. 11 Kasım 1916’da bir hava müfettişi, başkumandanlığa bir yazı yazarak “Bahri tayyareci çarkçı mülazım-ı evvel Ahmet Ali Efendi’nin, tayyarecilik konusundaki sınavlarını başarıyla tamamladığını, künyesinin tayyareci olarak düzeltilmesi” gerektiğini bildirdi.
Ahmet Ali 14 Şubat 1917’de yüzbaşı oldu, 18 Aralık 1917’de Berlin’e gönderilerek eğitim uçuşlarını tamamladı ve Temmuz 1918’de geri döndü, İzmir Bahri Tayyare Bölüğü’ne atandığında artık 1. Dünya Savaşı’nın bitmesine birkaç ay kalmıştı.
1920’lerin başında; Türk Kurtuluş Savaşı sırasında, Yunan savaş gemilerinin Akdeniz ve Karadeniz’de karakollar kurduğu, geçen gemileri kontrol ettiği ve bazılarına da el koyduğu bu dönemde Akdeniz ve Karadeniz karakollarındaki hava üslerine gökyüzünden gözlem yapması ve düşman İngiliz, İtalyan, Yunan ve Fransız gemilerinin hareketleri hakkında rapor vermesi için görevlendirildi.
1. Dünya Savaşı’ndan kalan Haliç’teki bazı uçakları Anadolu’ya kaçırma planı gündeme geldi. Anadolu’daki Milli Mücadele’ye destek için Konya Tayyare İstasyonu’nda çalışmalar sürüyordu. Ahmet Ali de gönüllü olarak Konya’daki bu istasyonda görev yaptı. Bir süre sonra, direniş hareketini destekleyerek Konya’ya gittiği için maaşı kesildi. Saray’ı rahatsız eden bu olay sonucunda hakkında kanuni işlem uygulanması için yazışmalar yapıldı. Bu arada kaçırılan 5 uçaktan 3’ü Amasra Deniz Tayyare İstasyonu’na gönderilmişti. Pilotlara ihtiyaç vardı. 1922’de Amasra’ya gönderilen pilotlar arasında Ahmet Ali de bulunuyordu. Görevleri, İstanbul Boğazı çıkışından itibaren Batı Karadeniz’deki düşman gemilerini takip etmek, raporlamak, deniz harekâtını korumaktı.
Savaş sona erdiğinde, Konya’dan yürütülen havacılık faaliyetlerini ve bütün malzemeleri tek elde toplama kararı alındı ve İzmir Güzelyalı’da bir tayyare bölüğü kuruldu. Bu bölüğe 1924’te Ahmet Ali de atandı. Görevini İzmir’de sürdürmeye devam etti. Savaştan sonra Bahri Tayyare Madalyası’yla ödüllendirildi. 1928’de merkezi Konya’da olan Hava Müsteşarlığı’na atandı. 1949’da ordudan emekli oldu ve 1969 yılında hayatını kaybetti.
1949’da emekli oluncaya kadar orduda kalmasına rağmen savaş sonrası yıllardaki kariyeri araştırmacılar tarafından pek fazla ilgi görmedi. Hakkındaki bilgiler öylesine azdır ki birçok yabancı kaynakta Eugene Jacques Bullard (1895-1961) dünyanın ilk siyahi pilotu olarak gösterilir. Bunda Batılı devletlerin propaganda gücünün de etkili olduğunu söylemek pek tabii mümkündür. Adı geçmişken Eugene Bullard hakkında da birkaç söz etmek gerekir. O da Ahmet Ali gibi I. Dünya Savaşı’nda görev alan az sayıda siyahi pilottan bir tanesidir. Eugene Bullard, 9 Ekim 1895, Columbus, Georgia doğumlu. Eugene, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olmasına rağmen Fransa için uçmuştur. Bunun nedeni kendi ülkesinde yaşadığı ırkçılık problemleridir. Fransız Yabancı Lejyonu’na bağlı bulunup, I. Dünya Savaşı’nın ardından aynı birimde II. Dünya Savaşı için de görev almıştır.
Dünya havacılık tarihindeki önemli bir detay olan Ahmet Ali Çelikten hakkında İngiliz askeri tarihçi David Nicolle’ün, The Ottoman Army 1914-1918, (Osprey Publishing) (Osmanlı Ordusu 1914-1918 ) kitabından bir alıntı:
“Birçok Osmanlı havacısı Türkiye’nin kalbinden yetiştirildi… Diğerleri de Yemen kadar uzak Arap diyarlarından hatta tarafsız İran’dan. Yüzbaşı Ahmet, Arap-Afrikalı kırması ve Türk kökenliydi ve havacılık tarihinin kanatlarına (uçağına) 1914-15’te kavuşan ilk siyahi pilot olabilir.”
Defalarca anlattım, tarihçilik iddiam yok. Alemci, neşeli ve araştırmayı seven bir delikanlıyım.