Bu yazımda sizlere, Top Gun filmi ile özdeşleşmiş bir uçak olan F-14 Tomcat’ten bahsedeceğim. F-14, Amerikan uçak gemilerini uzun menzilli Sovyet süpersonik seyir füzelerinden ve uzun menzilli ağır bombardıman uçaklarından korumak için tasarlanmış, döneminin en başarılı önleme uçaklarından birisidir.
Maalesef internette bu uçak hakkında çok fazla bilgi kirliliği mevcuttur. Bu uçak hakkında özellikle bazı Türkçe kaynaklarda, son derece yanlış bir şekilde uçağın avcı uçağı olduğu yazmaktadır. Oysa bu uçak safkan bir önleme uçağıdır (interceptor). Herhangi bir av yeteneği olmamasıyla birlikte, F-16 gibi bir avcı uçağına karşı it dalaşına girmesi de düşünülemez.
Hollywood yapımı bir film olan Top Gun, dünyadaki tüm gençleri ve havacılık meraklılarını o kadar kötü bir şekilde zehirlemiştir ki, günümüzde bile askeri havacılık uzmanları, Top Gun filminde gösterilen her şeyin aslında hayal ürünü bir senaryo olduğunu insanlara anlatmakta güçlük çekmektedir. Gerçek bir hava muharebesinde filmdeki hareketleri bir F-14’ün asla yapamayacağı insanlara bir türlü anlatılamamaktadır. Bu durum, Amerikan sinema sektörünün ne kadar da güçlü bir algı yaratma ve yönetme kabiliyeti olduğunu gözler önüne sermektedir. Konuya girmeden önce bir kez daha söylemek istiyorum ki F-14, Mig-31 ile beraber dünya askeri havacılık tarihinde tasarlanmış ve üretilmiş tartışmasız en iyi önleme uçağıdır.

Önleme Uçakları
Önleme uçağı, şahsen bir mühendis olarak benim incelemeyi en çok sevdiğim uçaklardan birisidir. Önleme uçaklarının asıl öncelikli hedefleri, düşmanın ağır bombardıman ve keşif uçaklarıdır. Radar teknolojisinin günümüzdeki kadar gelişmediği dönemlerde, özellikle de soğuk savaş sırasında çok önemli görevler yüklenmiş, belki de üçüncü dünya savaşını veya bir nükleer savaşı tek başlarına önlemiş uçaklardır. Önleme uçakları, manevra yeteneğinden çok, ani olarak irtifa ve sürat kazanabilen, avcı uçaklarının sahip olduğu radarlar ile kıyas dahi edilemeyecek kadar uzun menzilli radarları olan (neredeyse mini bir AWACS uçağı kadar) uçaklardır. Avcı uçaklarından çok daha fazla sürate sahip olan ve en önemlisi de sahip oldukları ani irtifa kazanma yeteneği sayesinde düşman avcıları tarafından düşürülmesi çok zor olan, taktik ve tamamen savunma amaçlı askeri uçaklardır. Herhangi bir kara veya deniz hedefine saldırma yetenekleri yoktur. Zaten kendilerinden de böyle bir beklenti yoktur.

F-14’ün Doğuşu
1950’li yılların sonunda, Sovyetler Birliği’nin her alanda açık ara sahip olduğu hava üstünlüğü, Amerikan Donanması’nı fazlasıyla tedirgin etmiştir. Uzun tartışmaların sonucunda ıssız okyanusun ortasında, korumasız Amerikan uçak gemilerini Sovyetler Birliği’nin uzun menzilli süpersonik seyir füzelerinden ve uzun menzilli ağır bombardıman uçaklarından korumak için gerçek anlamda bir önleme uçağının tedarik edilmesine karar verilmiştir. Bu ihtiyaç ile ilgili olarak, Amerikan Donanması hiçbir satın alma garantisi vermeden bir ihale açmış ve bir yarışma düzenlemiştir. 15 Ocak 1960’da Northrop Grumman firmasının VFX adlı projesi ile bu yarışmayı kazandığı açıklandı. Ortaya konulan prototip, ilk uçuşunu 21 Aralık 1970’te gerçekleştirdi. Bu ilk uçak, bir uçuş kazasında kaybedildi. Daha sonra proje 24 Mayıs 1971’de ikinci bir prototip ile yeniden başladı. 1972 yılının sonlarına doğru da, ilk operasyonel F-14, Roosevelt uçak gemisinde göreve başladı. Donanma uçağı çok beğenmiş ve derhal seri üretime geçilmesi için sipariş vermişti. Artık Amerikan uçak gemileri ıssız okyanuslarda çok daha rahat dolaşacaktı. F-14’ten istenen tek bir görev vardı; Uçak gemisinden havalanmak ve uçak gemisinin çevresinde uzun yarıçaplı devriye uçuşları yapmak…

Gelelim bu uçağın doğmasına sebep veren ilginç olaylardan bazılarına… Önceden donanmada F-14’lerin görevini yapmaya çalışan F-111’ler asla donanmanın istediği performansı sergileyemiyorlardı. Bir dönem F-111’lerin güçlendirilmesi gündeme gelmişti.
“Sayın Senatör, tüm Hristiyanlık aleminde F-111’i önleme uçağına çevirebilecek yeterli itki gücü (jet motoru) yoktur.”.
Bu sözler ABD Deniz Kuvvetleri mensubu Koramiral Thomas Connelly’e tarafından, Amerikan Donanması’nın uçak gemilerine karşı tehditleri “önleme“ görevi için kullanılmak için şiddetle denenmesine rağmen, askerlerce asla uygun görülmeyen F-111’in planlanan F-111B versiyonu için söylendi.

Bu meşhur sembolik cümle, kuşkusuz koramiralin kariyerine mal oldu. Konuyla ilgili olumsuz beyanını basın mensuplarına açık bir kongre görüşmesi sırasında, dolayısıyla kamuoyuna açıkça arz etti ve genelkurmay başkanı olması beklendiği bir dönemde emekliye sevk edilmiş oldu.

Fakat asker cephesinin ağır basan bu argümanı da amacına ulaşarak F-111B’nin, seri üretim aşamasına yaklaşmışken iptal edilmesine sebep oldu ve F-14 Tomcat ortaya çıktı. Zaten Tomcat lakabı, söz konusu korgenerali şereflendirme amacı taşıyordu.
F-14 Hakkında Teknik Bilgiler
F-14’ün güçlü radarı o kadar uzun menzilliydi ki, mini bir AWACS uçağı (Havadan Erken Uyarı ve Kontrol uçağı) olarak kullanılabiliyordu. Aynı anda 25 hava hedefini takip edip, 6 tanesine angaje olabilen bu uçak, zamanının çok ötesinde bir mühendislik harikası idi. Sadece F-14’ler tarafından fırlatılabilen 100 deniz mili menzilli Aim 54 Phoenix füzeleri, Amerikan uçak gemilerini koruma görevi için bire birdi. Phoenix füzeleri ile Amerikan Donanması tam anlamıyla bir önleme yeteneği kazanmıştı. Phoenix füzeleri, dünya askeri havacılık tarihinde herhangi bir uçak modeli için özel olarak üretilen ilk ve tek füzedir.

F-14’ün belki de en çok sevilen özelliği ise değişken geometrik yapılı kanatlarıdır. Uçak havada hızlandıkça kanatları arkaya doğru yatıyordu. Bu sayede F-14, hava sürtünmesi çok azaldığı için daha az yakıt yakıyor ve havada daha uzun süre kalabiliyordu.
Sanılanın aksine F-14, bir donanma uçağı idi ve sadece donanma tarafından kullanılmıştır. Asla Amerikan Hava Kuvvetleri veya deniz piyadeleri tarafından kullanılmamıştır. Bir dönem, Türk Hava Kuvvetleri’nin de gündemine gelen bu uçak, son derece doğru bir karar verilerek F-16’lar tercih edilince, satın alınmaktan vazgeçilmiştir…

F-14’lerin ilk modeli olan F-14A’lar, Pratt&Whitney TF30-PW-414 isminde bir motor kullanıyordu. Bu motor aslında ilk olarak başka bir uçak için tasarlanmıştı. Sonrasında o uçağın projesi iptal edilince, F-111 ve A-7’lerin hava kuvvetlerinin kullandığı eski modellerine taktılar. Ancak, henüz yeni bir teknoloji olmasından dolayı motor çok sorunluydu. Uçan buluttan nem kapıp “compressor stall” denen çok tehlikeli bir arızaya sebebiyet veriyordu. Hatta bazen stall, bütün kompresörlere yayılıp “compessor surge” denilen çok daha ciddi bir arızaya neden oluyordu. Hatta, meşhur Top Gun filminde de Goose’un ölmesine sebep olan kaza, yine Pratt&Whitney TF30-PW-414’ün stall olmasından dolayı gerçekleşmiştir.

Hem istenilen performansı sağlayamaması hem de sürekli arızalanmasından dolayı büyük çoğunluğunun motorunu General Electric F110-GE-400 motoru ile değiştirip, sonradan üretilecek olanlarda da bu motorun kullanılmasına karar verdiler. Motoru değişen F-14A’ların da ismi önce F-14A+, seri üretime geçtiğinde ise, F-14 B oldu. F-14D’ler ise, F-14B’lerin AN/AWG-9 radarlarının sökülerek, AN/APG-71 radarının takılması ile ortaya çıkan modelidir. Yeni takılan bu radar ile F-14D’nin radar menzili ise tam 300 kilometreydi.

Teorik olarak meşhur performans parametrelerine imza atan, uzun menzilli (180-190 km) tam aktif radar güdümlü AIM-54 Phoenix, ABD perspektifinden reel düşman hedef siftahı yapamadı. Daha çok Sovyet menşeili stratejik bombardıman uçaklarına ve dümdüz uçan seyir füzelerine karşı geliştirilen bu stratejik füze, avcı uçaklarını vurmak için yeterli olmadığını 1999 yılında, üç denemesinde de gözler önüne serdi. Nitekim 5 Ocak 1999 tarihinde Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ait bir F-14D, iki Irak MiG-25 Foxbat jetini tespit, teşhis ve takip etti ama tahrip edemedi. İki füze ateşledi. Tam aktif radar güdümlü füzeleri, uzaktan radar ikaz alıcılarıyla algılayan Mig-25’lerin ikisi de füzeleri fark ederek kaçtılar. Aslında önleme manasında füzeler amacına ulaşmıştı ama her biri 1 milyon dolar değerindeki füzelerin ikisinin de hedefi ıskalaması istenilen bir sonuç değildi. Aynı yılın 9 Eylül tarihinde yine bir F-14’ten ateşlenen bir Phoenix füzesi daha yine bir Irak MiG-23’ünü ıskaladı.

Soğuk savaşın sona ermesiyle Sovyet tehdidi ortadan kalkmıştı. Bakım ve işletmesinin çok pahalı olması ve modern tam aktif radar güdümlü havadan havaya füzelerin kullanılmaya başlanmasıyla F-14’e kapı gözüktü. F-14, 90’lı yıllarda çok ciddi bir modernizasyona tabi tutulup, geceleri yer değiştiren hareketli yer hedeflerine saldırma yeteneğine kavuşmasına rağmen 2006 yılında Amerikan donanması tarafından emekli edildi.
İran’ın F-14 Tedarik Projesi: Persian King ve İslam Devrimi konuları ile birlikte “Türkiye’nin Gerçekleşmeyen F-14 Tomcat Alımının Hikayesi” üzerine ileri okuma yapmak isteyen okuyucularımız, Arda Mevlütoğlu’nun kişisel blogunda kaleme almış olduğu makaleye aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilir:
Türkiye’nin Gerçekleşmeyen F-14 Tomcat Alımının Hikayesi (Arda Mevlütoğlu)

Elektrik mühendisiyim. Akışkanlar mekaniği ile ilgili Türk Patent Enstitüsü tarafından onaylanmış iki adet patentim var. Ağır sanayi sektöründeyim.
Roosevelt servise 1986’da girdi, ilk F-14’ü alan filolar VF-1 ve VF-2’dir ve konuşlandığı ilk uçak gemisi Enterprise’dır